Nasıl olmuşsa, bir tilki, bir kurt ve bir ihtiyar eşek arkadaş olmuşlardı. Arkadaşlıkları öyle sıkı fıkıydı ki, hiç ayrılmaz, sabahından akşamına kadar, bu orman senin, o vadi benimdolaşıp dururlardı. Yine böyle omuz omuza, yarenlik edip, gezinirlerken bir yağmur bastırdı. Ama ne yağmur! Sanırsın gökkubbe yerinden çatırdayıp koptu da şuncağızların başına düştü!
“Eyvah ıpıslak olduk!” dedi tilki.
“Beni ipe assanız beş günde zor kururum artık!” diye söylendi kurt. Eşek ise sadece anırdı. Sağa sola bakınırlarken, bir mağara gördüler. “Hadi şuracığa girip yağmur dinene kadar bekleyelim” dedi tilki.
Kurt ile eşek, tilkinin peşine takıldı ve hep birlikte mağaranın kapısına kadar geldiler. Kurt içeriye baktı, karanlıktan pek bir şey göremedi. Tilki azıcık içeriye girdi. Fakat o da pek birşey göremedi. Eşek ise, o koca kafasını mağaranın kapısından uzatıp anırdı. Onun bed sesi, mağaranın derinliklerinde yankılanırken, içeriden bir aslan çıkıp geldi. Bu üç ahbap çavuş, karşılarında aslanı görünce az daha korkudan öleceklerdi. Fakat aslan onların ölmesine fırsat vermeden:
“Aman efendim, aman efendim! Şu yağmurlu havada evime ocağıma sığınmak için kapıma gelen misafirlere de bakın!” dedi. Ardından da:
“Ne duruyorsunuz şaşkınlar, gelin hele içeriye! Islandığınız yetmedi mi?” diye güya bunları azarladı. Bir yandan da pençelerini ovuşturuyor ve aziz misafirlerinin ne de semiz olduğunu düşünüyordu. Şimdi ona buncağızları alaşağı etmek için bir bahane gerekti. Tilki, kurt ve ihtiyar eşek aslanın yol göstermesiyle içeriye doğru korka titreye girdiler. İçeride pek fena bir koku vardı. Hertaraf hayvan kemikleri ile doluydu. Tilki hemen o sivri burnunu bir ağaç parçası ile tıkadı. Eşek ile kurdun gözleri iri iri açılmıştı. Aslan sordu:
“Eee, Nasıl buldunuz fakirhanemi?”
Kurt ağzını tutamadı:
“Bu ne ya! Mezbaha gibi yer burası. Leş gibi kokuyor”
Aslan, aradığı bahaneyi bulmuştu işte. Kurda doğru bir kükreyiş kükredi ve
“Vay nankör, vay hatır gönül bilmez it irisi” diyerek kurdu bir pençe ile alaşağı etti. Kurtcuk kuyruğunu titrete titrete can verirken, aslan, ihtiyar eşeğe döndü:
“Sen söyle bakalım, nasıl buldun evimi?”
İhtiyar eşeğin kulakları duymaz, gözleri de tam görmezdi. Aslana burnunu gösterdi ve o bed sesiyle anıra anıra:
“Pis kokuyorsun!” diye bağırdı.
Aslana gün doğmuştu. Bir pençe de eşeğe salladı ve ihtiyar eşek, ayaklarında kalan son üç nal, mağaranın tavanını görecek şekilde posizyon alarak, yere sırt üstü uzandı. Bir köşede tir tir titreyen tilkiye öfkeden kıpkırmızı kesilmiş gözlerle bakan aslan:
“Ya sen ?” dedi. Tilki:
“Pek güzel, pek şahane! Zaten aslan dediğin yattığı yerden belli olur” diyerek kendisini can gücüyle mağaradan dışarıya attı.
Atasözünün anlamı: Bir insanın, nasıl bir kimse olduğunu anlamak için onun yaşadığı yere bakmak yeterlidir.
|