Zenginler kulübü özel bir yarışma düzenlemiş. Açık havada yapılacak olan bu yarışmanın etapları şu şekildeymiş;
1 - Ortada bir masa ve masanın üzerinde çok sert bir içki olacakmış.
2 - Yarışmacı bu içkiyi bir dikişte içecekmiş.
3 - Ondan sonra koşarak karşıdaki mağaraya girecekmiş.
4 - Mağaranın içindeki çok vahşi bir ayının ensesine bir tokat vuracakmış.
5 - Mağaranın diğer kapısından dışarı çıkacak ve dışarda bekleyen çok güzel bir kadınla sevişecekmiş.
Bu etapları tamamlayabilen yarışmacı birinci olacakmış.
İlk olarak Alman yarışmacı tezahüratlar içinde masanın yanına gelmiş, seyircileri selamladıktan sonra, içkiyi kafasına dikmiş. Fakat içki o kadar sertmiş ki; Alman bunu içer içmez olduğu yere yığılıp kalmış. Almanı bir sedyeye koyup, alıp götürmüşler.
İkinci olarak masanın başına Fransız yarışmacı gelmiş, o da seyircileri selamladıktan sonra kendinden gayet emin bir şekilde içkiyi kafasına dikip mağaraya doğru fırlamış, fakat tam mağaranın ağzına geldiğinde içkinin tesiriyle sızıp kalınca, onu da alıp götürmüşler.
Hemen hemen her ülkenin yarışmacısı mağaradan içeri giremeden sızınca birer birer elenmiş.
Son olarak Türk yarışmacı Maganda Kamil masanın yanına gelmiş. Diğer yarışmacılar iri yarı izbandut gibi adamlar olduğu halde, Maganda Kamil ufak tefek, tok karnına 48 kilo gelen bir adammış. Seyirciler epey gülüşmüşler, ama bizimki gayet kendinden emin bir şekilde içkiyi kafasına dikip gözlerini 15-20 saniye kapalı tuttuktan sonra yıldırım gibi fırlayıp mağaradan içeri girmiş. Biraz sonra içeriden ayının feryatları gelmeye başlamış. Aradan 20 dakika geçmiş, Maganda Kamil ortada yokmuş, 30 dakika geçmiş; yine yokmuş. 45 dakika sonra diğer kapıdan kan ter içinde çıkan Maganda Kamil, elinin tersiyle alnındaki teri silerek bağırmış:
- Ensesine vurulacak kadın nerede?
YAŞADIK
Bektaşi, vaaz dinlemeye gitmiş. Hoca vaazında içki içmenin bütün kötülüklerini, zararlarını sayıp dökmüş, hatta içki içenlerin Sırat köprüsünden boyunlarında dünyada içtikleri bütün içki şişeleri asılı olduğu halde geçeceklerini anlatmış. Bektaşi sormuş:
- Hocam, boyna asılan şişeler boş mu olacak, dolu mu olacak?
Hoca, incecik köprüden dolu şişelerle geçilirken dengenin kolay sağlanamayacağını düşünerek, şöyle yanıt vermiş:
- Elbette ki dolu olacak.
Bektaşi sevinmiş:
- Hay ağzını öpeyim hocam, desene ahiretde de yaşadık!..
NERDEN BİLEYİM DUL OLDUĞUNU AYOL!
Tıka basa yolcu dolu belediye otobüsü durmuş, durakta bekleyen Hatice teyze de binmiş otobüse. Şoför, yolcuları uyarmış:
- Sayın yolcular, lütfen arkaya doğru ilerliyelim!..
Hatice teyze kalabalık içinde şıkışıp kalmış, önünde dikilen uzun saçlıya seslenmiş:
- Biraz daha ilerle kızım!..
Uzun saçlı da erkekmiş, öfkeyle cevap vermiş:
- Ağzını topla teyze, ben kız değilim!..
Şaşıran Hatice teyze demiş ki:
- Vah kızım vah, nerden bileyim ben senin dul olduğunu ayol!..
|