Profesörlük, Üniversitelerde erişilmesi kolay olmayan en yüksek unvandır. Saygın bir sıfattır. Bu sıfat, sadece bilim adamlarına verilir. Onların hem bilim yuvalarında, hem de toplumda büyük değerleri ve önemleri vardır. Ama, şimdi sözünü edeceğim kişinin asla!
Değerli okuyucularım, Tam da, “Ne günlere geldik, ne günlere kaldık?” dedirten bir durumdayız.
Haber biraz eskidi, ama değerinden ve öneminden zerre kaybetmedi. Üstelik, soğuyan yaranın acıması gibi, giderek içimizi acıtıyor.
Adamı, Profesör yapmışlar. Nasıl yapmışlar? Neye göre yapmışlar? O kafayla, dalında hangi başarıyı göstermiş? Yoksa, çamura saplanan başarısızlığını başarı mı saymışlar? Sayın, sayabildiğiniz kadar.
KURTULUŞ, CEHALETTEYMİŞ!
Bu örümcek kafalı adam, çok izlenen bir televizyon kanalına çıkıyor. Adı, anons ediliyor. Ekranın altına Prof. Dr. BÜLENT ARI diye yazılıyor.
Sohbet başlıyor. Prof. Bülent Arı konuşuyor. (Sözlerini büyük harflerle yazıyorum) ÜLKEMİZDE OKUMA ORANI ARTTIKÇA, BENİ HAFAKANLAR BASIYOR. diyor.
Yani zımnen, “Bende Göğüs ağrısı, Kalp çarpıntısı, Baş dönmesi ve Sinir krizleri oluşuyor.“ demek istiyor.
Prof. Bülent Arı devam ediyor ve diyor ki; BEN, HER ZAMAN CAHİL HALKIN FERASETİNE GÜVENDİM, GÜVENİRİM. Yani, “Anlayışına, sezişine, sezgisine güveniyorum.” demek istiyor. Ve, bu müthiş söylemini şöyle tamamlıyor; “TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ İÇİN, CAHİL NESİL LAZIM!”
Breh! Breh! Breh! Söze bakın, tıpkı Atasözü gibi…
HZ. PEYGAMBER NE DİYOR, BU NE DİYOR?
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v), “İlimi, Çin’de de olsa, gidip alın.” derken, bugünlerimizi kendisine borçlu olduğumuz yüce Atatürk’ün de; “Hayatta en hakiki mürşit (aydınlatıcı) ilimdir” dediği bilinirken, bu örümcek kafalı adam acaba nelerle meşgul oluyordu?
Halkımızı Ortaçağa değil, daha da gerisine götürmek isteyen bu adama, kimi vatandaşlarımız “zavallı” deyip gülüp geçiyor. Ancak, kendisine zavallı dedirtecek kadar bilgi ve basiretten yoksun olan bu kişi, nasıl olup da Profesör yapılmış? İşte, insanı düşündüren soru bu!
Onunla da kalmayıp, Sabahattin Zaim Üniversitesi’ne nasıl olup da “Rektör Yardımcısı” yapılmış? Bu Üniversite, kurulan bir Vakfın bünyesinde açılmış, Özel bir Üniversite. Acaba o sebeple, bu adam himaye mi görmüş? Yoksa, gözden mi kaçmış?
Vatandaş soruyor. “Bu memleketin kurtuluşu CEHALET’te ise, bu okullar niye var? Bütün bu okuma masrafları neden yapılıyor?”
ŞİMDİ, SIKI DURUN
Bu kişi, bu lafları söyledikten sonra, yetkililerden tepki almak yerine, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından terfi ettirilip, YÖK DENETLEME KURULU ÜYESİ yapılmış.
Yani, bütün Üniversiteleri denetleme yetkisini de üstüne almış. Başka bir söylemle, bu çok önemli yetki de, kendisine verilmiş.
Duymuşsunuzdur; Büyük bir kümese bekçi alacaklar. İlan üzerine Tilki de başvurmuş ve mülakatı kazanmış. Kendisine ne kadar ücret istediği sorulunca, gülmeye başlamış ve “Gülmekten cevap veremiyorum” demek zorunda kalmış.
Cehaletten yana olan bu Prof. dayatmalı kişi de, YÖK’e atandığını duyunca, herhalde çok gülmüştür. Soranlara da, bu göreve nasıl atandığını, gülmekten anlatamamıştır.