Bugün Cihad öğretmenimle başka bir yöne, Büyük Yoncalı’nın arkalarına, Bozoba’ya doğru yolculuğa başladık. Tabii burada öğretmenimizin arabasının, bu yolculuklara ne kadar önem kattığını belirtmeliyiz. Yoksa çöllere düşen Mecnun gibi Leyla’yı arar dururuz da, ne çöl biter ne de Leyla bulunur. Bozoba’dan giriyoruz doğanın koynuna, piknik alanı her taraf. Günlerden 2 Nisan Pazar olması, piknikçilerin kalabalık olmasının nedeni. Kimileri ailecek gelmiş, kimi gençler arkadaş guruplarıyla. Güzel şeyler bu tür bir arada, doğanın koynunda olmak. Yeter ki işleri bittiğinde o güzelim doğayı pislik içinde bırakmasınlar.
Bozoba’yı dolaştıktan sonra (en azından beş yıldır gelmedim buralara), yukarıya, Kapaklı’nın alanına giriyoruz. Sağa döndüğümüzde ilk köy Bahçeağıl. Saat 17 civarında giriyoruz köye. Kıvrıla kıvrıla en aşağılara kadar gidiyoruz. İnsanların Cenneti öbür tarafta araması, bu dünyanın cennetlerine gözlerinin kör olmasını getiriyor. Doğanın uyanma vakti bir de. 21 Mart’ı geçtik ve devinme doğanın tam göbeğinden başlayarak sürüyor ve kendisiyle birlikte tüm insanlığa da canlılık aşılıyor.ağır ağır köyü çıkıp, sağa sola bakınarak yeniden Büyük Yoncalı yoluna çıkıyoruz ama sırtımızı döndük Büyük Yoncalı’ya. Cihad öğretmen çocukluk yıllarına, yetmiş yıl öncelerine dönüyor burada. Babasının köye bisiklet getirdiğini, kiralattığını anlatıyor ve devam ediyor. ‘’Hafta sonu babam bisiklete biner, beni de yayına alır Bahçeağıl’a gelirdik. Arkadaşlarıyla söyleştikten sonra yine bu yoldan Büyük Yoncalı’ya dönerdik.’ Ve gülerek ekliyor, ‘eski kağnı arabalarıyla geldiğimiz yerleri dolaşmaya kalksak, bir haftada bitiremezdik.’
Aşağıya doğru gidiyor arabamız ve yol ayrımı, yönümüz Karlıköy. Eski bir köy olduğunu, unutulduğunu söyleseler de, ekonomisi iyi gibi, arabalarına bakarak bu yargıya varıyorum. Ayrıca yolun iki tarafına dizilmiş bir köy burası. Trakya’da bu tür yol kenarına dizilmiş köyler epeyce var. Karlıköy’ü dolaşırken aklıma Kars Arpaçay’a bağlı Uzun Zaim (Yol Boyu) köyü geldi. Orası da böyle yol boyu bir köy. En önemli özelliklerinden bir kaz yetiştirmesi. Bu yoldandan Arvin’e, Trabzon’a yük kamyonları gelip geçer. Kaz sürüleri trafikten anlamadığı için birden yola dalarlar ve kamyonun altına giriverirler. Anlatanların yalancısıyım, şoför hemen araçtan iner, üzgündür. Kazın önemini bilirler köylüler için. Ama kamyon altında ezilen kaz birden zamlanıverir. Diyelim ki gerçek fiyatı bir lira olsun, ezilir ezilmez fiyatı 4-5 liraya çıkar, tut aşağı ver yukarı, köylüler bu işten iyi bir gelir elde ederler.
Gerçi buralarda da kaz, tavuk ve hindiye raslamak her zaman olası ama onlar yola çıkıp araç altında kalmayı bilmiyorlar. Onların besleyenlere tek getirileri etleri ve yumurtaları. Karlı köy’ü geçip Çayla’dan dolaşarak Saray yönüne sapıyoruz. Kentleşme ne kadar yeşili koruyorum deseniz de çirkinliğini gözünüze soka soka sırıtıyor. Saray’ın kent için trafiğini başarıyla geçerek Bahçeköy yönüne hareketleniyoruz. Kenti çıkar çıkmaz insanın salgı sistemi değişiyor sanki. Bir sakinlik, dinginlik kapılıyor her yanınızı.gözleriniz yüzlerce rengin çümbüşünde dolaşırken; kulağınız kuş seslerini, dalların rüzgârla sevişme sesine katarak yolculuklara çıkıyor. Ciğerleriniz oksijenle yeni tanışıyormuşcasına derin derin inip kalkıyor.
Vazgeçiyoruz Bahçeköy’den Kambur Söğüt’e uğrayıp köprüyü geçerek ormanın kıyısına bağdaş kuruyoruz. Ben yanımdaki gazete ve kitaplara dalarken, Cihad öğretmenin telefondaki sözcük bulma oyununa dalıyor. Ayaklarımızın dibinden akan suyun ne söylediğini daha çözmüş değilim. |