Avrupa Konseyi’nin kurucuları arasındayız. Büyük bir merak ve iştahla, Avrupa Birliği’ne girmeye çalışıyoruz. O sebeple, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını tanımayı kabul ediyoruz. Eee… şimdi ne oluyor?
Türkiye, Avrupa Konseyi’nin kurucuları arasında. Avrupa Birliği, bu Konseyin çalışmaları sayesinde kuruldu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de, bu çerçevede kuruldu. Avrupa Birliği’ne üye ülkelerle, aday ülkeler bu mahkemenin kararlarını kabul etmek zorundalar. Biz de, aday ülke olduğumuz için, AHİM’in kararlarını kabul ve ve bu kararlara uymayı taahhüt ettik.
Uygulama başladı. Üye ve aday ülkeler arasında, mahkemeye en çok başvuru Türkiye’den oldu. Türkiye, aleyhine çıkan karaları tazminat ödeyerek ya da verilen karar yönünde uyguladı.
RECEP TAYYİP ERDOĞAN SUÇLANIYOR!
Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı iken, Siirt’e yaptığı bir seyahatte, meydana çıkarak halkta hitap etmek istedi. Bu meyanda okuduğu (…Camiler kışla, minareler süngümüz… diyen) bir şiir sebebiyle, “Halkı bölücülüğe, kin ve düşmanlığa teşvik ettiği“ savıyla Diyarbakır “ 2 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından yargılandı ve mahkum oldu
Ve, görevinden alınarak, 12 Aralık 1997 tarihinde mahkemece önce bir yıl hapis cezası ile 860 milyon lira para cezasına çarptırıldı. Mahkemeye kravatlı geldiği için cezası 10 ay hapisle, 177 milyon lira para cezasına çevrildi.
RECEP TEYYİP ERDOĞAN, AHİM’DE!
Erdoğan, bu cezanın ve sonuçlarının kaldırılması için üst mahkemelere gittiyse de, başvuruları (itirazları) reddedildi.
İtirazına 2001’de önce, Diyarbakır 3 No.lu DGM ret cevabı verince. 4 No.lu DGM sabıka sicilini sildi. Ancak, bu defa Cumhuriyet Başsavcılığı karara itiraz edince, Sabıka kaydı silinemedi.
2002 yılında Milletvekili olmak için başvuran Erdoğan’ın başvurusu, bu defa da Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından reddedilince. Tayyip Erdoğan bunun üzerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurdu.
Tayyip Erdoğan böylece, 10 aylık hapis cezası, Sicildeki Sabıka kaydının silinmesi ve Milletvekili seçilebilmek için olmak üzere, tam 3 defa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurdu.
Bunları yapan Erdoğan, 2017 senesinde de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanını, Hollanda’nın ülkelerine sokmaması üzerine, yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gideceklerini açık açık söyledi.
PEKİ, ŞİMDİ NE OLUYOR?
Şimdi olan şu. HDP’nin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, bölücü örgüte yardım etmekten, 2 yıldan beri Edirne Kapalı Cezaevi’nde yatıyor.
Demirtaş da, tıpkı Tayyip Erdoğan’ın yaptığı gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruyor.
Mahkeme, Demirtaş’ın hapisten salınmasına (tahliyesine) karar verdiği gibi, kendisine ayrıca 10.000 Euro manevi tazminat ve 15.000 Euro da mahkeme masrafı ödenmesine karar veriyor.
Uğradığı haksızlığı bu mahkemenin kapısında hem de 3 defa arayan Tayyip Erdoğan, mahkemenin Selahattin Demirtaş kararı için bu defa, “AİHM kararları bizi bağlamaz” diyor.
Bunu, sıradan bir kişi söylemiyor. Bir zamanlar bu mahkemeye sığınan, şimdi ise Cumhurbaşkanı olan o kişi söylüyor.
Değerli okuyucularım, bu durumun oturup da yorumlanmasına gerek yok. Türkiye’de yaşayan cahil insanlar bile bu olup bitenleri öğrenince şaşırıp kalıp, sizden bizden çok daha iyi yorum yapabiliyorlar.
Hatırlayınız, Cumhuriyet Gazetesi’nin Yayın Müdürü (Can Dündar) Anayasa Mahkemesi kararı ile hapisten çıkarılınca, Cumhurbaşkanı yine “Ben Anayasa Mahkemesinin kararlarını tanımıyorum.” diyebilmişti.
Şimdi, yazının başlığına dönelim. “Neden biz, Avrupalı olamıyoruz? Neden biz, medeni insanlar olamıyoruz? Neden bizde adalet olmuyor?
