Bu Bir Yozgat Hikayesi
Akdağmadeni’nin Eynelli Köyü orman içinde, şirin bir köymüş. Köylülerin hepsi de iyi avcılarmış, dolayısıyla sohbetlerin çoğu av ve avcılık üzerinemiş.
Gel gelelim, köyün imamı bu durumdan rahatsızmış.
Her Cuma günü kürsüden köylüyü kalaylıyormuş.:
‘’ – Koskoca adamlarsınız. Nedir bu avcılık dediğiniz. Yazık değil mi kurda kuşa. Abdesten-Namazdan, dinden-diyanetten hiç haberiniz yok.’’
İmam fırçanın dozunu biraz kaçırınca, köylü kızmaya başlamış.
İmam efendi köylünün kızmasını dinler mi? Elinde cehennem gibi bir silah var.
Köylü av ve avcılık merakında ısrar ettikçe, o da fırçanın dozunu artırdıkça artırmış.
Sonunda köylüler kendi aralarında bir plan hazırlamışlar.
Ne yapacaklar edecekler, imam efendiyi ava götürecekler.
İmam, olmaz-mulmaz dediyse de allem etmişler kalem etmişler, imam efendiyi ava götürmüşler.
Tam yirmi tüfekli adam ve eline zorla tutuşturulan tüfeğiyle imam efendi.
Yirmi tüfekli araziyi taramış. Önlerine çıkan ilk tilkiyi, ürkütmeden sıkıştırarak imam efendinin önüne doğru sürmeye başlamışlar.
Tilki ne yapsın . Yirmi adamın önünden kaça kaça, imam efendinin tüfeğinin deliğinin ucuna kadar gelmiş.
İmam efendiye tetiğe dokunmak, tilkiciği de vurulup geçmişlerine kavuşmak kalmış.
İşte asıl hikaye de o zaman başlamış.
Avcılar hemen imamlarını övmeye başlamışlar. ’’ – Hiç birimiz serçe bile vuramazken İmam efendi koca bir tilki vurdu. Aşk olsun imamımıza!’’
Bütün avcılar, sırayla bir; ‘’ – Aşk olsun!’’ sıra harici de birer; ‘’ – Maşallah!’’ çekmişler.
Hele bir avcı demiş ki; ‘’ – Aşk olsun imam efendi. Yüz metreden nasıl ettin de tilkiyi şafatından vurdun!’’
İmam efendi övülmekten hoşlanmıyor; ‘’ – Yok canım, anca on metreydi.’’ diyecek olmuş, öteki yemini basmış; ‘’ – Şerefsizim en az yüz metreydi.’’
Daha sonra, imam efendi tilkiyi yüz metreden vurduğuna dair; ‘’- Şerefi üzere yemin eden.’’ başka avcılar da çıkmış.
Sadece tetiğe dokunan imam efendi ise tüfeği yüzüne aldı, gez-göz-arpacık yaptı ve Allah’ın izni ve inayetiyle ve tabi besmeleyle bir attı, tilkiyi tam şafatının çatısından yere serdi.
Önceleri yok-mu diyen imam efendi, çok çabuk bir şekilde; ‘’ – Evet, aynen öyle oldu.’’ demeye başladı.
Daha sonra, yüz metre ilan edilen tüfek ile tilki arasındaki mesafeyi, kendi kendine; ‘’ – Yalan olmasın, beş yüz metre vardı.’’ demeye başladı.
Avcılar övdükçe, bizim imam efendi heyecanları oynuyor.
Köylüler tilkiyi yüzüp derisini hocanın omzuna atmışlar. Şamatayla, köye dönerken imam efendinin tilkiyi nasıl vurduğunu allandıra-ballandıra anlatmışlar ve evlerine dağılmışlar.
İmam efendi tilkiyi aldığı gibi köy odasına götürmüş; fakat kimse yok.
Akşam namazından sonra köy odasına gitmiş yine kimse yok.
Yatsı namazı geçmiş köy odasına gitmiş yine kimse yok.
Sabahı zor etmiş. Kendisine ilk rastlayan köylülerden birisi; ‘’ - İslam’ın şartını.’’ İkinci rastlayan köylü; ‘’ - 32 Farzı.’’ Sormuş.
Köylüler soruyor; ama imam efendinin derdi başka.
Tam; ‘’ – Benim beş yüz metreden vurduğum tilki!’’ diyecekken bir köylü; ‘’ – Guslün farzlarını.’’ merak etmiş.
İmam efendi, guslün farzlarını baştan savma saymış ve tam; ‘’ – Tam şafatının çatısından vurduğum tilki!’’ diyecekken, köylünün birisi; ‘’ – Adem babamız ile Havva anamızın cennetten nasıl kovuldukları.’’ Merak buyurmuş.
Amanın! İmam efendiye, koca tilkiyi nasıl vurduğunu anlatmasına bir türlü fırsat vermiyorlarmış.
Ve koca gün geçmiş de imam efendi tilkiyi nasıl vurduğunu bir kişiye bile anlatamamış.
Köylülerin bencilliği, ertesi gün ve daha ertesi günlerde de devam etmiş.
O güne kadar dinden diyanetten hiç bahsetmeyen ve hep avcılık konuşan köylüler, bir kere olsun avcılıktan ‘’a’’ diye bahsetmemişler.
İmam efendi kıvranıyor. Ah bir avcılık konusu açılsa, şu tilkiyi nasıl vurduğunu bir anlatsa; ama yok!
Kimse avcılık konuşmuyor, herkes dindan diyanetten bahsediyormuş.
Avcı hocamızın canına tak etmiş ve sonunda isyan etmiş:
‘’ – Yahu siz ne insafsız köylülersiniz. İsteseniz de istemeseniz de size tilkiyi nasıl vurduğumu anlatacağım.’’
Ve başlamış anlatmaya.
Ama, kimde can kalır.
Kaynak: www.facebook.com/kilifpazariyozgat
|