Sultan Ahmed Hanım imamı ve hocası Mustafa Efendi'nin "Hocazade" namıyla maruf oğlu Mesut Efendi ilmiye sınıfına girdiği sıralarda rütbesinin yükseltilmesi için kardeşiyle beraber Şeyhülislamı rahatsız eder ve saray adamlarına da devamlı surette şefaat ettirirdi.
Bunların baskılarına tahammülü tükenen Şeyhülislam Yahya Efendi bızar olduğundan:
-Allah hoca efendiye rahmet eylesin ki bu çelebileri okutmamış. Bu halleriyle bizi aciz bıraktılar. Ya tahsil etselerdi bunlara kim cevap verirdi? dedi.
Hocazade Mesut Efendi bir aralık kendisinden büyük bir rütbeye nail olunca haset eden kardeşi Ali Efendi, biraderini öldüreceğini annesine söyler. Kadın bu sözden ürkerek Şeyhülislam Yahya Efendiye müracaatla:
-Aman efendim, Ali'ye de biraderine verilen rütbeden ihsan buyurun, Mesut'u öldürecek!" der.
Yahya Efendi birkaç kere:
-Korkma, öldürmez." derse de hanımı kandıramaz.
Söz uzayınca:
-Ah, kadın, nasıl öldürebilir? Öldürürse onu da öldürürler. Onlar ölünce sen de kederinden ölürsün. Fakat hanginiz o kadar şanslı, üçünüz de ölün de, biz elinizden kurtulalım!
ÜSTELİK DE KIRMIZI ŞEMSİYE!
Nezir Ağa adlı biri, Boğaz’dan geçen elçi kayığını Sadrazam Daltaban Mustafa Paşa’ya göstermek amacıyla onun yanına gelir ve şöyle der:
- Şu küstahlığa bakınız Paşam. Baldırı çıplak Frenkler, nispet yaparcasına Padişahımızın kullandığı iki kürekli kayığın aynısına binmişler. Üstelik de kırmızı şemsiye kullanıyorlar. Kadirşinas bir vezir nasıl olur da böyle bir rezalete sessiz kalır?
Sadrazam, hemen emir çavuşuna çağırarak emreder:
- Derhal denize açılarak şu gördüğümüz elçi kayığına yaklaşıp adamların başlarından şemsiyeyi, altlarından da kayığı çekip alın.
Çavuş, korku dolu gözlerle Sadrazam’a bakarak endişeyle sorar:
- Ama paşam, ya boğulurlarsa?
Paşa, şöyle cevap verir:
- Onu da ben düşünecek değilim ya, orasını da yüzmeyi öğretmeyen annesi ile babası düşünsün..
Kaynak: Osmanlı hikayesi.com
LÜTFEN ANLAYIN ARTIK
43-“Bu zaman farklı bir zaman,
Dönüşüm zamanı anlayın artık.
Bitirin lütfen kavgaları düşmanlıkları…
Bu devirde, bu dönüşümde insanlık ne mi istiyor?
İnsanlara hayvanlara doğaya daha çok saygı…
Fikirlere düşüncelere paylaşımlara daha çok özgürlük…
Anlaşmalara imzalara görüşmelere daha çok barış…
Dinlere mezheplere inançlara daha çok sevgi…
Sadece ulusal, bölgesel, yerel değil,
Tüm dünyada daha çok aşkla, daha çok bütünlük…
Bu zaman farklı zaman, dönüşüm zamanı.
Lütfen anlayın artık…” Mert Güler
|