Önceleri, İstanbul İl Kültür Müdürlüğüne, dolayısıyla Kültür Bakanlığı’na bağlıydı. Daha sonra, (ne ilgisi varsa) Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bağlandı. Şimdi ise, (durduk yere) Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmış. Bu işte bir bit yeniği var, şaşılacak şey!
Değerli okurlarım; Topkapı Sarayı’nın, İstanbul’u pek bilmeyenlerce hep Topkapı’da olduğu sanılır. Oysa bu Saray Topkapı da değil, İstanbul’un Sultanahmet semtinde ve Ayasofya Camii’nin biraz arkasındadır.
Saray, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u almasından sonra yapılmış, diğer Padişahlar tarafından da Saraya pek çok eklemeler yapılmıştır.
Cumhuriyet döneminde Saray Müze’ye döndürülmüş ve devletin çok sayıdaki kıymetli ve tarihi eşyası burada sergilenmiştir.
Saray, daha sonra halkın ve yabancıların ziyaretine açılmış, paralı olan bu ziyaretlerle devlet adına büyük gelir sağlanmıştır.
Saray, tamamen tarihi ve kıymetli eşyalarla donatılmıştır. Topkapı Sarayı’nı görmeyen bir kişi için, bu büyük bir eksikliktir.
Çok geniş bir alana oturan Sarayın kimi özel bölümleri (Padişahların Harem Dairesi gibi…) ziyarete kapalı olup, özel izinle kimi ziyaretçilere açılabilmektedir.
Saray’ın aslında anlatılabilecek ve tanıtılacak daha pek çok yanları var, ama bu yazıdaki amaç o değildir.
KALTÜR BAKANLIĞI’NDAN, MECLİSE
Topkapı Sarayı 1970’li yıllarda, diğer Milli Saraylarla birlikte Kültür Bakanlığı’na bağlı idi.
Bendeniz, 1976 yılı sonuna doğru ve 1977 yılının bir kısmında vekaleten İstanbul Kültür Müdürlüğü yapmıştım. Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun kayınpederi rahmetli Prof. Emin Bilgiç, o dönemde Kültür Bakanlığı Müsteşarı’ydı. Beraber çalıştık.
İşte o dönemde Harem Dairesi dahil, Sarayda ciddi bir incelmeme imkanı buldum. Yıldız Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Çırağan Sarayı, Vahdettin Köşkü, Aynalı kavak Kasrı, Küçüksu Kasrı gibi öteki Saraylar ve Kasırlar da bizim yönetimimizdeydi. Hepsini gezip, inceledim.
Çok iyi hatırlıyorum. Bu Saray ve diğer tarihi mekanlar, aslına uygun olarak çok iyi korunuyordu. Buralarda, herhangi bir devlet görevlisinin çalışması ya da buraları mekan tutması mümkün olmuyordu.
TAYYİP ERDOĞAN, UYGULAMAYI DEĞİŞTİRDİ.
Milli Saraylar, daha sonra İl Kültür Müdürlüğü’nün, dolayısıyla Kültür Bakanlığı’nın yönetim, denetim ve korumasından alınarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlandı. Bunun sebebini ise, hiç kimse anlamadı.
Ne var ki, Tayyip Erdoğan Başbakan olunca, önce Dolmabahçe Sarayı olmak üzere, Huber Köşkü, Vahdettin Köşkü ve diğer Saray, Köşk ve Kasırlarda kendisine birer “Çalışma Ofisi” yaptırdı. Böylece Saraylar, bu türlü bir kullanıma açılmış oldu.
Bu tarih eserlerin, bundan sonra nasıl korunduğu ve kullanıldığı, şimdi tam olarak bilinmiyor. Ancak, koruma zayıfladı.
TOPKAPI SARAYI, ŞİMDİ DE CUMHURBAŞKANI’NA BAĞLANMIŞ
Son gelen bilgilere göre Topkapı Sarayı, doğrudan Cumhurbaşkanı’na bağlanmış. Bunun neden böyle yapıldığı, şimdilik bilinmiyor.
Yine gelen bilgilere göre, her yıl ortalama 3 milyon kişinin ziyaret ettiği Topkapı Sarayı’nın bu gelirine göz dikildiği ve gelirin Ankara’daki Külliyenin masraflarına harcanacağı bildiriliyor.
Eğer böyle bir durum varsa, çok yazıktır. Sarayın gelirlerinin devletin bütçesine aktarıldığı muhakkak. Ancak, Cumhurbaşkanı da olsa, bir devlet yöneticisinin masrafları için kullanılması, doğru karşılanmıyor. Bu durumu öğrenen vatandaşlar, bunu katiyen doğru bulmuyorlar. Ve, öteki Sarayların durumunun ne olacağını merak ettiklerini söylüyorlar.
Boğazdaki Huber Köşkü’nün de personeli ve tüm giderleriyle devletin cebinden kullanıldığı düşünülürse, hiçbir Türk vatandaşının bunu kabullenmesi mümkün olamaz.
Son sözümüz şu ki, devleti yönetenlerin, öteki devletlerin yöneticilerini örnek almalarını ve çok göze batan bu savurganlıklardan artık vazgeçmeleri gerekiyor.
