İktidarı ve Başındakileri Bekleyen Felaket!

Amerika bizim 70 senelik dostumuz sayılıyor. 1950 yılında Başvekil Adnan Menderes’le başlayan dostluk ve yakınlaşma, Tayyip Erdoğan’la sürüp gidiyor. Ancak, Amerika acaba ne kadar dost? Bunu tam biliyor muyuz? Biraz anlatmaya çalışayım.

     Değerli okurlarım, Bu günün genç nesli, komşumuz bile olmayan Amerika’yı dostumuz olarak biliyor ve onu dost bir ülke olarak tanıyor. Lozan Anlaşması’na karşı çıkıp imza atmayan Amerika, 1950’li yılların başında Türkiye’ye dost görünmeye başladı.

     Dönemin Başbakanı Adnan Menderes yüzünü batıya çevirince, Amerika bir anda dostumuz oluverdi. Hele Amerika’nın gönderdiği Marshall yardımı (Bozuk süt tozu ve peynirler gibi), daha sonra batı ülkelerinin ortak olduğu NATO’ya dahil olmamız, bizi dost olmaktan öte Amerika’nın kucağına atıverdi.

    Bu konudaki bazı yanlışlarımızı sonradan anladık, ama bir kere paçayı ele vermiştik. Nitekim, 1964 yılında Kıbrıs’ta uğradığımız Rum zulmüne karşı koymak için adaya çıkmak isteğimiz bir anda Amerika tarafından engellendi. Böylece dostumuzun (!) gerçek yüzünü gördük.

                                     BU DÖNEMDE AMERİKA

     Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar olduktan sonra lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerika’ya olan yaklaşımı, bu ülkenin idarecilerini sevindirdi. Çünkü, Amerika bu iktidar tarafından artık alenen dost ve müttefik olarak belirtildi.

    Çünkü, Amerika güçlüydü. Parası çok güçlü ve adeta dünyanın para birimiydi. Çünkü, bütün para kaynakları Amerika’daydı. Yalnız Türkiye değil, onun peşinden koşan başka ülkeler de vardı, ama siyasi ve iktisadi haklarını koruyarak.

    Ne var ki, güven duyduğumuz ve dost bildiğimiz Amerika, bu güveni ihlal ediyordu. Özellikle, yarım asra yakın mücadele ettiğimiz PKK terör örgütüne  arka çıkıyor, bu örgütü bizim aleyhimize kullanıyordu.

     Amerika’nın bu örgütle yakın olmasının esas sebebi, Ortadoğu’da İsrail’e siper olacak bir devletin kurulmasıydı. O da, kurulacak yeni bir Kürt Devleti olabilirdi, düşüncesi öyle oldu.

    Son olarak, Virüs salgınıyla ilgili olarak büyük kayıp veren Amerika’ya gönderdiğimiz maske, solunum cihazı gibi sağlık yardımlarını PKK’ya göndermesi ve her ay düzenli olarak PKK’ya 200 milyon dolar vermesi ve de binlerce Tır silah, mühimmat ve gıda yardımı yapması,  Amerika’nın dost değil, Türkiye’ye karşı tam bir düşman olduğunu ortaya koydu.

                                    GELELİM ESAS FELAKETE

    Bu yıl, yani 3 Kasım 2020 de Amerika’da Başkanlık seçimleri var. Cumhuriyetçi Partinin adayı yine Donald Trump, Demokrat Partinin ise Joe (Joshef) Biden oluyor.

    Trump, gerek bu salgın hastalığın yönetilmesinde, gerekse bir zencinin Polis tarafından öldürülmesinden sonra gelişen olaylarda, büyük oy kaybına uğradı. O nedenle Trimp’un bu defa seçim kazanması çok zor. Joe Biden ise, çok şanslı görünüyor.

   Joe Biden, daha önce Başkan Yardımcısıydı. Ancak, tam bir “Türk Düşmanı” Türkiye’ye zarar vermek için özel çalışma yapan, belge ve bilgi toplayan ve bunları saklayıp, kullanmak için zaman kollayan biri.

    Topladığı belgelerin başında Türkiye’nin milli meselelerini ilgilendiren belgeler olduğu gibi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, yakın akraba ve çocuklarının “Mal varlığı” dahil olmak üzere, aleyhindeki diğer bütün delil ve belgeler var.

   Gerçi Trump’ da kızdığı zaman Tayyip Erdoğan’ı mal varlığını açıklamakla tehdit ediyorsa da,  Başkanlığı kazanması halinde Joe Biden’in, Erdoğan’ın, eşi ve çocuklarıyla yakın akrabalarının hangi ülkede ne kadar parası ve malı olduğunu açıklayacağı ve  bunu yapacağı anlaşılıyor.

    Amerikan Başkanları, her yıl 23 Nisan günü sözde Ermeni Soykırımı’nı “Büyük Felaket” olarak nitelerken, bu defa Joe Biden Erdoğan’ın maraz kalacağı bu durumu, “Büyük Felaket” olarak niteleyecektir sanıyorum.