Dede, bahçede oynayan torununu gözetliyormuş. Torunu bahçede oynarken, bir tezeğin içinde solucan bulmuş; çekip çıkarmış solucanı. O sırada dedesi torununun zekiliğini ölçmek için yanına gidip sormuş:
- O solucanı tekrar deliğe sokabilir misin?
- Evet dede.
Dede gülerek demiş ki:
- Sen onu tekrar deliğe sok, benden sana 10 lira.
Çocuk içeri annesinin odasına koşmuş, saç spreyini kaptığı gibi geri gelip, solucana sıkmış, kalem gibi düzleşen solucanı da çıkardığı deliğe sokmuş. Dede, torununun zekasına hayran kalmış ve 10 liray vermiş.
Ertesi gün bahçede oynarken, bu sefer ninesi yanına gelmiş, çocuğun eline 20 lira sıkıştırken manalı manalı sormuş:
- Sen dedene neler öğretmişin öyle?
TEK ELLE ALKIŞ
Güzel bir genç kadın, bir gece klubünde stiptrizci olarak iş bulmuş. Genç kadın, ilk kez sahneye çıkacağı için çok heyecanlıymış, ancak ışıklar üzerinde parlar parlamaz öyle bir alkış tufanı kopmuş ki; heyecanı hemen yatışmış. Kadın üzerindeki elbiseyi çıkardıktan sonra, alkışlar biraz azalmış, çoraplarını çıkardıktan sonra ise, alkış seslerinde biraz daha azalma olmuş, sutyenini çıkardığında salondan tek tük alkış sesleri geliyormuş. Genç kadın, üzerinde kalan son giysi parçasını da çıkarıp atmış, artık salondan tek bir alkış sesi bile gelmiyormuş. Vücudunun güzelliğinden son derece emin olan yıldız adayı genç kadın, şaşkınlık içinde ön masada oturan bir adama yanaşarak sormuş:
- Şey, acaba vücudumu beğenmediniz mi?
Heyecanla soluk alan adam yanıt vermiş:
- Nereden çıkardınız bunu?
- Ne bileyim, ben soyundukça alkışlar kesildi de.
- Tabi kesilecek, insan tek elle nasıl alkış tutabilir ki?
SİZİ GÖRMEDİM
Şoför kullandığı taksiyle "Sağa dönülmez" işaretine rağmen, sağa dönmüş. Tam o sırada trafik polisinin keskin keskin çalan düdük sesini duyan şoför, aracını yolun kenarına çekerek durmuş. Trafik polisi sormuş:
- "Sağa dönülmez" levhasını görmedin mi?
- Görmesine gördüm de, sizi görmedim memur bey!..
ALDIĞIMIZ FİYATA
Bu Bir Osmanlı Hikayesi
27 sene süren kanlı savaşlarla alınan ve uğrunda 50.000’den fazla şehid verilen Girit Adasında, tam 200 sene sonra, Yunanlıların ve batılı devletlerin kış kırtmaları neticesinde isyanlar başladı. Hatta yerli Rumlar 2 Eylül 1866 günü adayı Yunanistan’a ilhak ettiklerini ilan ettiler. Bunun üzerine Osmanlı hükûmeti bu isyanı bastırmak için hemen adaya askeri birlikler gönderdi. Bu sırada Paris’te Milletlerarası fuar açılışı vardı ve bu münasebetle Fransa İmparatoru III. Napolyon, Sultan Abdülaziz’i de davet etmişti. Abdülaziz Han, bu daveti kabul etti ve Osmanlı tarihin de ilk defa yurt dışına resmi gezi yapmak üzere 21 haziran 1867 günü İstanbul’dan hareket ederek vapurla Fransa’nın Marsilya şehrine, oradan da trenle Paris’e gitti. Yanında Sadrazam Keçecizade Fuad Paşa da bulunuyordu. III. Napolyon, Abdülaziz Han’ı büyük bir merasimle karşıladı. Birkaç gün sonra padişahın şerefine bir ziyafet verdi. Bu ziyafet esnasında bir ara Fuad Paşa, III. Napolyon’a, Yunanlıların Girit’te alçakça hareketlerinden ve kanlı savaşlardan bahsedince III. Napolyon:
-Paşa Hazretleri, başınıza dert olan şu adaya müşteri bulup satsanız olmaz mı? diyerek nükte yapmaya kalkışınca,
Fuad Paşa:
-İmparator Hazretleri, bu güzel bir fikir, deyince III. Napolyon:
-Öyleyse kaça satarsınız? dedi.
Fuad Paşa, bu suale karşılık, İmparatorun suratına şamar gibi inen şu cevabı verdi:
-Aldığımız fiyata Ekselansları...III. Napolyon beklemediği bu cevap karşısında şaşkına dönerek susmayı tercih etti. Çünkü Girit’in 27 sene süren kanlı savaşlarla Osmanlı’nın kanı pahasına alındığını biliyordu.
|