ads
DOLAR 39.10 ₺
EURO 44.46 ₺
STERLIN 53.04 ₺
G.ALTIN 4,202.26 ₺
Ç.ALTIN 6,885.03 ₺
BİLEZİK 3,840.46 ₺
BTC 107,489.19 $
ETH 2,507.43 $
BİST 9,356.04
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Tekin Sönmez

Tekin Sönmez

Adaletimiz ; Bağımsızdır, Tarafsızdır, Adildir!

Yayınlama: 26 Ekim 2018 Cuma 17:06 Okunma: 2662

Hiçbir makam, mevki, kişi ve gücün etkisi altında kalmaz. Gücünü, Anayasadan, Yasalardan, Hakim ve Savcıların vicdanından alır. Hiç kimseden korkmaz.

    Değerli okuyucularım;  Türk adaletinin ne kadar adil olduğunu, başımdan geçen bir örneği, bir kere daha tekrarla açıklayıp, yazımın konusuna öyle geçeyim. 

       İstanbul Milli Eğitim Müdürü iken,  yalan haberleriyle ünlenen, megaloman (kendini büyük sanan), ancak yalakalığa özenip şimdi iktidarın güdümüne giren bir gazetenin (Hürriyet Gazetesi) husumeti sebebiyle ve Mal Bildirimi Yasası’na muhalefet ettiğim savıyla, mahkemeye verildim.

      Türkiye’de adaletin ne kadar adil işlediği, daha Müfettiş soruşturmasında belli olmuş ve 2 Müfettiş sahip olduğum malımı incelerken, doğduğum köye ve bağlı olduğu ilçenin (Saray) Tapu’suna giderek (hem de ikişer defa), babamın mallarını (tarlalarını) bir bir incelemişlerdi.

     O gün itibariyle 20 yıl önce vefat etmiş olan Babamın, tapu kayıtlarına baktılar. Balkan Harbi’nin başladığı 1912 yılında askerde iken vefat etmiş olan dedemin, babama bıraktığı tarlalara da baktılar. Araştırdılar, kayıtları, tapuları incelediler, şahitleri dinlediler. O Gazetenin haberine inanıp, Ataköy Marina’da Yat’ım, Bakırköy’de İş Hanı’m, Saray’daki Sıla Evleri’nde 5 tane Villamın olup olmadığına da baktılar.

      Bana da, tapumda olmayan babamın ve dedemin tarlalarını Mal Bildirimi beyanıma neden yazmadığımı sordular. Yazmadığım için de, mal bildiriminde bulunmamak, eksik bildirimde bulunmak, böylece mal gizlemek ve mal kaçırmakla beni suçladılar. Bununla da kalmayıp, Savcılığa suç duyurusunda bulundurup, mahkemeye verdirdiler. Bırakın suçu, hiçbir kusur bile bulunamadı, ama olsun adaletin şakası yoktu, mutlaka ve hiç değilse bir kusur bulunmalıydı.

      Çünkü, Gazete takipteydi. Adalet, saat gibi işliyordu. Akşamları kumar masalarının müdavimi olan Hakim, “Kadı kızında da bu kadar olur.” diyerek ve bağımsız, tarafsız ve de korkusuz olduğunu ortaya koyarak küçük de olsa, cezayı bastırmıştı. İşte, adalet buydu(!) 

       Yazımı, sonuna kadar okuyun. Böylece, adaletin ne kadar “tarafsız, bağımsız, korkusuz ve adil” olduğunu örneklerle görecek ve daha iyi anlayacaksınız.

İŞTE, KİMİ ÖRNEKLER

        Aslında, ülkemizdeki adaletin bağımsız, tarafsız, korkusuz ve adil olduğuna dair nice örnekler var. Size, bunlardan sadece birkaçını sıralayayım. Ötekilerini, siz hatırlayın ve bulun. Bunları ise, hemen hatırlayacaksınız.

      PKK’lıları haksız yere cezalandırmak yerine, onların suçsuz olduğunu göstermek için, Güneydoğu Anadolu’da kurulan ve adına “Çadır Mahkemeleri” denilen bir uygulamayı hatırlayın. Kimi hakimlerin bu mahkemeye gönderilip, sanıkların yargılandığını ve bu masum insanların nasıl berat ettirildiğini de hatırlayın. Hizmet, vatandaşın ayağına kadar götürülmüş, sanıklar yaptıklarından pişman olmadıkları halde kayıtlara  “pişmanmış gibi” yazılmış,  ve bağımsız adalet böylece tecelli ettirilmişti. İşte, adalet buydu(!)

      Ergenekon ve Balyoz adlı davalarda ise mahkemeler, sanıkların gözyaşına bakmamıştı. Uzun süren tutukluluktan sonra, her birine müebbet hapis dahil çok ağır cezalar vermişler, Yargıtay da bunları onaylamıştı. Sonradan, bunların birer ”kumpas” olduğu ortaya çıksa da, Hakimleri tutuklanıp, Savcıları yurt dışına kaçsa da, mahkemeler kimsenin gözünün yaşına bakmadı. Hiç kimseden talimat almayan bağımsız ve korkusuz adalet, işte buydu(!)

    17 Aralık 2013 günü, kimi Bakan çocukları ve bir Bankanın Genel Müdürü kasalar, kutular dolusu ve yataklar üstüne serilen paralar ve para sayma makineleriyle suçüstü yakalanınca, adalet bu kişilerin suçsuz ve masum olduğunu hemen anladı. Onları tutukluluktan serbest bırakıp, özür dilercesine paraları kendilerine, hem de faizleriyle iade etti. Yetmedi, o zamanın parası ile 700 bin lira değerinde kol saati takan bir Bakana, “Bu bir rüşvettir” denilerek atılan iftirayı da hemen tespit etti. Rüşvet olarak saati verenin, “45-50 milyon Euro da, yine rüşvet olarak verdim” diyerek yaptığı itirafa rağmen, hiç kimseden talimat almayan adaletimiz, geçmiş hükümetimizin masum ve pek muhterem bu Bakanına sahip çıktı ve de adaletini gösterdi.  Adam, yedikleri için “afiyet şeker olsun.” denilerek, ötekileri gibi yargılanmadı. ABD, bu masum Bakan hakkında haksız yere tutuklama kararı verse de, İşte, bizdeki adalet buydu(!)

     Türk asıllı bir Alman Gazeteci, suç işlemiş ve Türkiye’de tutuklanmıştı. Alman Başbakanı Cumhurbaşkanımızı arayıp, “Onu derhal bırakın, Yoksa ha!...” deyince, gazeteci hemen serbest bırakıldı. Ve, Almanya’nın gönderdiği uçağa binip, geldiği yere gitti. Onu tahliye eden hakim, hiçbir kimse, makam, merci ve güçten talimat almadan, tamamen hukuka ve vicdanına uygun biçimde tahliyeyi yapmıştı. İşte, adalet buydu(!)

      Güneydoğu bölgemizde suç işleyen bir Fransız Gazeteci de, Fransa Cumhurbaşkanı’nın ricası üzerine hapisten bırakılmıştı. Mahkeme ricaya değil, kanuna, hukuka ve hakimin vicdanına göre bu kararı vermişti. İşte, adalet buydu(!)

     İktidar Partisi’nin kimi Milletvekilleri ABD’ye giderek, dizinin dibine oturup Fethullah Gülen’le resim çektirmiş, Bakan düzeyinde ve önemli koltuklarda  olan kimileri de mikrofona çıkıp, “Muhterem hocamız” diyerek, Fethullah Gülen’i göklere çıkarıp ve gözyaşı döküp  bir kahraman, bir ilah gibi övmüşlerdi.

     Daha sonra, FETÖ adı verilen örgüt hakkında takibat başlayınca, bu kişiler ve yakınları paçayı kurtarırken, onun kurduğu Bankada hesap açtıranlar ve ilintisi tespit edilenler tutuklanmış ve cezalanmıştı. Hapisleri, halen devam ediyor. Çünkü hakim ve savcılarımız, takibe uğramayan resimdeki FETÖ’cülerin ve dişli olanların suçsuz/masum olduklarını hemen belirlemiş, ötekilerin ise gerçek suçlu olduğunu anlayarak,  onları hapse tıktırmıştı.  İşte, adalet buydu(!)

      Cumhurbaşkanı, Muhalefet liderine Ey Kemal, Bay Kemal, Kemal Efendi ve benzeri istiskal edici hitaplarda bulunurken, Kemal Kılıçdaroğlu’nunsa ona verdiği kimi cevapları hakaret sayıp mahkemeye veriyor ve tazminat ödemeye mahkum ettiriyordu. Hakim ve Savcılarımız da her halde; “Kemal Kılıçdaroğlu’da kim oluyor?” diyerek, onun davalarını kabul etmiyor ve onu cezalandırıyordu. Tarafsız davranan ve hiçbir güçten korkmayan hakim ve savcılarımızın, böylece adalet dağıtmadığını kim söyleyebilirdi?  İşte, adalet buydu(!)

      Konuşması sırasında lafına açıklık getirip, “Adli mercilere gerekli talimatı verdik.” diyen Cumhurbaşkanı, bir gazetecinin serbest bırakılması üzerine, Anayasa Mahkemesi’ni ve kararlarını tanımadığını söylemiş, Anayasa Mahkemesi ise, buna sessiz kalmıştı. Çünkü, öyle durduk yere kavga çıkarılmazdı.  İşte, adalet buydu(!)

      Yüksek Seçim Kurulu ise, Cumhurbaşkanı’nın “Atı alan Üsküdar’ı geçti” demesi üzerine rahatlıyor, böylece “oldu-bitti”lere aldırış etmeden hiçbir itirazı dikkate almıyordu. Çünkü, itirazlar haksızdı. Atı alan, bırakın Üsküdar’ı geçmeyi,  çok daha ötelere gitmişti. Yüksek bir adalet kurumu olan Yüksek Seçim Kurulu’nun ve görevli yüksek hakimlerinin adaleti,  işte buydu(!)

      Bir muhalefet Milletvekili, daha önce bir gazetenin Başyönetmeni iken herkesin bildiği bir konuyu haber yaptırdı diye, yasal dokunulmazlığına rağmen tutuklu yargılanıp, değişik cezalara çarptırıldı. Hapisteyken yeniden vekil seçildi. Ancak, yeni ve kesin bir ceza verilip, tekrar tutuklanmak üzere serbest bırakıldı. Şimdi, hapse girmek için gün sayıyor. Adaletin hükmü kesin ve adildi. Bağımsız ve tarafsız adalet, hiç kimseden korkmuyor ve talimat almıyordu. İşte, adalet buydu(!)

      Kimi Yüksek Mahkeme Başkanları, Cumhurbaşkanı ile birlikte Rize’ye yaptıkları bir gezide, birlikte Çay toplamışlardı. Bu Başkanlardan biri o kadar saygılıydı ki, Cumhurbaşkanını görünce iliği ve düğmesi olmayan cüppesini iliklemeye kalkmıştı. Başkanı olduğu Yüksek Mahkeme de, okullarda “Andımız”ı yasaklayan Milli Eğitim Bakanlığı kararını her nasılsa iptal etmişti. Bu defa da, Cumhurbaşkanı Yüksek Mahkemeye meydan okuyor ve bunu kabul etmediğini söylüyordu. Çünkü, bu memlekette, “Türküm” demek bölücülüktü. Bu söylemden sonra, adaletin buna direnebileceği beklenmese de, bağımsız, tarafsız ve korkusuz adalet işte buydu(!)

      Adaletimiz, çok merhametliydi. Karısını, kızını, komşusunu, arkadaşını sokak ortasında öldüreni, suçüstü olan hırsızı, dolandırıcıyı, ırza tasallut edeni, küçük çocukları kaçırıp kirletenleri  hatta  öldürenleri, çok kere hafifletici sebepler bulup, adli kontrol denilen bir kolaylıkla serbest bırakıyordu. İşte, adalet buydu(!)

      Unutmadan, hemen ifade edeyim. İki seneden beri Amerikalı bir Rahip, FETÖ ve PKK’ya yardım ve casuslukla suçlanıp İzmir’de hapse konmuştu.

       Suçu büyük olan Rahip ya da öteki adıyla Papaz, Amerika’da yaygın bir tarikata bağlıydı ve Amerikan Başkanı’nın da Kasım ayında yapılacak seçimde, bu tarikattan oy beklentisi vardı. O nedenle, Papaz bırakılmalıydı.

     Cumhurbaşkanımız, Amerikan Başkanı’nın dayatmasına rağmen, yargımıza güvenip Fethullah Gülen’i kastederek, iskambil oyunundaki gibi “Al Papazı-Ver Papazı” dediyse de, dinleyen olmadı. Amerikan Başkanı tehdit boyutunda bastırınca, Cumhurbaşkanımız; “Türk adaleti, bağımsızdır, tarafsızdır, korkusuzdur ve adildir.” diyerek, Papazın verilmesini sağladı. Adalet de, onu kırmadı. İşte, adalet buydu(!)

       2014 Senesinin Ocak ayında, o zaman TBMM Başkanı olan Cemil Çiçek,  mahkemelerin bağımsız, hakimlerin tarafsız olduğunu ve kanuna ve de vicdanlarına göre karar verdiklerini anlatan Anayasa’ya atıf yapıp; “Anayasa’nın 138’ci maddesi, artık hükümsüz hale gelmiştir.” dediyse de, siz ona bakmayın, durduk yere gevezelik yapmış. Siz, bu tür lafları söyleyen hiç kimseye aldanmayın. “Adalet, dibe vurdu.” diyenlere de inanmayın. Hele hele, “adalet” arayan CHP’nin, güneş altında Ankara’dan İstanbul’a yaptığı yürüyüşe de bakmayın. Siz hep, adaletin bağımsız, tarafsız, korkusuz ve adil olduğunu sanın(!)

         Bütün bu yazdıklarımı, yakın arkadaşlarınıza anlatın. Konuşmanız bitince de  o kişiye; “Yersen !” demeyi de unutmayın.