Hans ve Müller adlı iki Alman bilimadamı, Türklerin neden bu kadar rakıya düşkün olduklarını ve içerken ne htiklerini merak ediyorlarmış. Konuyu araştırmak için İstanbula gelen iki arkadaş, bir meyhaneye girmişler. Bir masaya oturan Hans ile Müller, yan masadakilerin söylediklerinin aynısını sipariş edip, mezeler eşliğinde rakı içmeye başlamışlar. Birer kadeh yuvarladıktan sonra, Hans Müller'e sormuş:
- Ne hissediyorsun?
- Daha bir şey anlamadım, devam edelim.
İkinci kadehten sonra Müller Hans'a sormuş:
- Nasıl gidiyor, bir değişiklik var mı?
- Hiçbir değişiklik yok, devam edelim.
Mezeler eşliğinde bir iki kadeh daha yuvarladıktan sonra Müller yine sormuş:
- Hans, ne hissediyorsun?
İyice kafayı bulan Hans, iyice ağırlaşan göz kapaklarını ağır ağır açarak demiş ki:
- Ulan Müller, boş ver şimdi ne hiğimi. Ne olacak bu Almanya'nın hali?
NE KADAR?
Üniversitede, dönemin ilk gününde rektör yeni gelenleri toplamış, üniversite kurallarını anlatırken sıra yurt olayına gelmiş. Rektör demiş ki:
- Kız yurtları erkek öğrenciler için yasak bölge. Erkek yurtları kız öğrenciler için. Yasak bölgede yakalanan kişiye ilk seferinde 200 lira ceza kesilecek. İkinci yakalanışında 300 lira, üçüncü yakalanışında da 500 lira ceza kesilecek. Sorusu olan var mı?
Arka taraftan bir erkek öğrenci sormuş:
- Hocam, sezonluk bilet ne kadar?
YENİ GELDİM
Adamın biri, 3 katlı binadan aşağı düşerek yaralanmış. Biz Türkler milletçe meraklı olduğumuz için, yaralının etrafında büyük bir kalabalık toplanmış. O sırada yoldan geçmekte olan yaşlı bir kadın, binadan düşen yaralı adama yaklaşarak sormuş:
- Oğlum, burada ucuzluk mu var?
Kadının sorusuna şaşıran yaralı adam yanıt vermiş:
- Teyzecim, ben daha yeni geldim.
MAHKEMEYE HAZIRIM
Bu Bir Osmanlı Hikayesi
III. Selim Han gayet cesur, silahşörlükte de hüner sahibi bir kimseydi. Zaman zaman tebdil-i kıyafet ederek halkın arasına karışır, istek ve şikayetlerini öğrenirdi. Bir gün tersane kahyası kıyafetiyle akşam vakti Sultanahmed civarına çıktı. Maiyetindekiler de kalyoncu neferi gibi giyinmişlerdi. Sultanahmed Camiinden aşağı Sokollu Mehmed Paşa yokuşundaki tenha yerlerden aşağı inerlerken bir kadın feryadı işittiler. Hemen oraya yöneldiler. Yeniçeri tulumbacılarından bir zorba, bir kadının yolunu çevirmiş;-
Yürü benimle! Diye zorluyordu.
Kadın da;
-Kardeşim! Ben ehl-i namus bir kadınım. Evim Küçükayasofya’da. Çocuğum hasta. Eczaneden ilaç aldım. İşte elimde. Evime dönüyorum. Bana ilişme. Mahalleme gel sor... diye feryad ediyordu.
Tulumbacı ise sarhoş, gözü kararmış, küfürler savurarak bıçağını çekmiş, tehdide başladı. Kadın, o anda oraya yetişen, kalyoncu kıyafetindeki padişah ve maiyetini farketti ve onlara:
-Aman kaptan ve kalyoncu din kardeşlerim!... beni bu herifin elinden halas edin diye yalvarmaya başladı.
Bunun üzerine tulumbacı işi daha da azıttı ve yatağanına el atıp padişahın üzerine yürüdü. Fakat silahını henüz yarısına kadar çıkarmağa bile vakit bulamadan, Sultan Selim kılıcını çekerek adamı belinden ikiye böldü. Ertesi gün de Babıâlî’ye şu tezkereyi gönderdi:
“Sokollu Mehmed Paşa yokuşunda maktul olan tulumbacıyı ben öldürdüm. Veresesi var ise şer’an mahkemeye hazırım”
|