Bir avcı yakaladığı nazlı ceylan yavrusunu, bahçesindeki öküzlerle, eşeklerle dolu ahıra kapattı. Ceylan ürkek ürkek oradan oraya kaçıp durdu.
Gece yarısı ahıra gelen avcı, yemlikleri samanla doldurup gitti. Öküzler, eşekler önlerine dökülen samanı şeker gibi yediler. Ceylan onların çıkardığı tozdan dumandan rahatsız oldu.
Yüzünü sağa sola çevirdi. Karınları doyan eşekler, ceylanla dalga geçmeye başladılar. Eşeğin biri, ”Ceylanlarda padişah ve beylerin huyu vardır. Susun lütfen, ceylanı rahatsız etmeyin.”
Bir başka eşek, ceylanın ürkerek dolaşmasına takılarak, ”Söyleyin ona, bu naziklikle bizim ahırda değil, gitsin padişahın tahtında otursun” dedi.
Eşeğin biri de samanı yemiş yemiş, ekşimiş midesiyle genire genire ceylanı da saman yemeye çağırdı. Ceylan başını çevirdi. ”Ey eşek! Benim iştahım yok, sen yemene devam et” dedi. Eşek, ”Evet, halini görüyorum. Çok nazlanıyorsun ya da utanıp çekiniyorsun.”
Ceylan, ”Sen saman yersin, ondan fayda görürsün. Ben çayırların, çimenlerin dostuyum. Bağlarda, bahçelerde beslenir, suyumu duru su kaynaklarından içerim. Kaderim beni bir azaba uğrattı. Başıma bir bela geldi diye hiç güzel huyumu değişitirir miyim? Sünbülü, laleyi, reyhanı bile binbir nazla yiyen birine, nasıl olur da saman teklif edersin?” dedi.
Eşek, bana masal anlatma dercesine, ”Anlat, anlat! Gurbet ellerde böyle boş sözler çok söylenir” diyerek nazlı ceylanı iyice üzdü. Ceylan, ”Göbeğimin misk kokusu benim şahidimdir. Sizde bu kokuyu alacak burun nerede? Birbirinin pisliğini koklamaktan başka koku bilmeyen sizlere, misk kokusu zaten haramdır” dedi.
”Dünyada nefsinin esiri, şehvetperest ve dünyalık toplamaktan başka gayesi olmayan insanların arasında kalan halis kulun durumu, ahırda öküzlerle, eşeklerle kalan ceylanın durumu ile aynıdır.
Bir insanı, onun zıddı olan biri ile bir arada bırakırsanız, onu ölüm azabına uğratmış olursunuz.
İHTİYARLIK HASTALIĞI
İhtiyarın biri doktora, ”Aklım dağınık, düşüncelerim perişan” diye şikayette bulundu.
Doktor, ”Aklının dağınıklığı, perişanlığın ihtiyarlıktandır” dedi.
Hasta ihtiyar,”Sırtım da şiddetli ağrıyor” diye sızlandı.
Doktor, ‘İhtiyarlık vücudunu zayıflatmış” dedi.
Hasta ihtiyar,”Ne yersem yiyeyim dokunuyor, hazmetmekte zorlanıyorum” diye şikayete devam etti.
Doktor, ”Midenin görevini yapmaması da ihtiyarlıktandır” dedi.
Hasta ihtiyar, ”Nefes alırken zorlanıyorum, nefes darlığı çekiyorum” deyince.
Doktor, ”Doğrudur. İnsan ihtiyarlayınca her türlü hastalık başına gelir. Nefesinin darlanması da yaşlılıktandır” dedi. İhtiyar hasta bunun üzerine sinirlenerek söylenmeye başladı:
”Ey ahmak! Bütün söyleyeceğin bu mu? Derdi veren Allah’ın, dermanı da verdiğini duymadın mı? Senin aklın gibi, doktorluk bilgin de az. İhtiyarlık deyip tutturdun gidiyorsun. Doktor olurken, sen sadece bu sözü mü öğrendin?”
Doktor gülerek cevap verdi:
”Ey altmış yaşını aşmış dostum! Bu kızgınlığın, öfken de ihtiyarlıktandır.”
Mevlana bu hikayenin devamındaki beyitlerde ilahi aşkı elde edenlerin, yaşlılığının başka türlü olduğunu beyan ediyor. Allah aşkıyla sarhoş olan kişi, görünüşte ihtiyardır. İç dünyasında ise bir çocuk gibi tertemiz manevi yaşayış vardır.
Kaynak: Mesnevi'den Hikayeler.
Kalın sağlıkcakla.
|