Aslan, kurt ve tilki ava çıkmışlar; bir geyik, bir koyun ve bir de horoz avlamışlar. Aslan, kurda emretmiş:
- Şimdi bunları adaletle paylaştırıp sohbetimize tat ver.
Kurt demiş ki:
- Ey avcıların sultanı!.. Bundan kolay ne var ki; geyik sizin, koyun benim, horoz da şu zavallı tilkinindir.
Aslan, gök gürlemesini andıran bir sesle kükremiş ve kurdu kan revan içinde yere sermiş, sonra da tilkiye dönüp emretmiş:
- Tez sen paylaştır!..
Kurnaz tilki şöyle demiş:
- Ey yiğitler ülkesinin tek hükümdarı!.. Koyun sabah kahvaltınız, geyik öğle yemeğiniz, horoz ise sultanıma çerezdir!..
Aslan, tilkinin sözlerini çok beğenmiş ve sormuş:
- Aferin sana, bu adaletli taksimi kimden öğrendin?
Tilki cevap vermiş:
- Şu yerde yatan kurt kardeşten öğrendim.
USULÜYLE
Osmanlı zamanında bölge halkını korkudan tir tir titreten genç yağız ve heybetli bir paşa varmış. Bir Çingene kızına sevdalanan paşa, yaşlı yardımcısını çağırıp "Ben bu kızı alacağım!.." diye tutturmuş. Biraz düşünen yaşlı yardımcısı demiş ki:
- Efendim, kızı önce usulüne uygun olarak babasından isteyelim.
Paşa pek hoşlamasa da yardımcısının bu sözünü kabul etmiş:
- Peki.
Beraberce kızın evine gitmişler, paşa kapıda beklerken, yardımcısı içeri girmiş, kızın babasıyla biraz hoşbeşten sonra esas konuya gelmiş:
- Efendim, bizim paşamız kızınızı çok beğenmiş. Allahın emri peygamberimizin kavli ile kızınızı paşamıza istiyoruz.
Pohpohlanmaktan dolayı gururu okşanan Çingene kız babası karizma yapmak istercesine havasını atmış:
- Neee? Senin paşan kim oluyor da benim kızımı istiyor? Öyle paşa filan dinlemem ben!.. Sen benim kim olduğumu bilyor musun? Git söyle o paşana; benim ona verecek kızım yok!..
Kıpkırmızı bir suratla dışarı çıkan yardımcısı durumu utana sıkıla paşaya anlatmış. Çok sinirlenip kılıcını çeken paşa, kapıya bir tekme atarak içeri dalmış ve bir nara atmış:
- Hangi kız babası vermiyormuş lan bana kızını?..
Paşanın öfkeli halini gören kız babası korkudan tir tir titreyerek cevap vermiş:
- Estağfurullah paşa hazretleri!.. Ne demek vermemek? Sizin gibi usulüyle istemediler ki!..
DAMADIN YEMİNİ
Kilisede düğünün başlamasına çok az zaman var. Damat rahibin yanına yaklaşıp fısıldar:
- "Bakın. Size vereceğim $100 karşılığında evlilik yeminimizde birtakım değişiklikler yapmanızı istiyorum.. Hani şu bana soracağınız
'Sonsuza dek seveceğinize, koruyacağınıza, sadık kalacağınıza yemin ediyor musunuz?' kısmı var ya, onu metinden çıkarmanızı istiyorum."
Rahip gülümseyerek başını sallar ve damat rahibin avucuna $100 sıkıştırıp içeri döner.
Ve dügün başlar, herkes yerini alır, gelin ve damat rahibin önünde buluşur ve yeminler okunmaya başlanır.
Sıra damadın yeminine gelince damadın gözleri hain hain parlar ve rahip damata sorar:
- "....... eşinizin daima bir adım gerisinden yürüyeceğinize, her emrini ve dileğini yerine getireceğinize, her sabah kahvaltısını hazırlayıp ayağına kadar götureceğinize ve ikiniz de yaşadığınız sürece başka kadınlara yan gözle bile bakmayacağınıza yemin ediyor musunuz...?"
Tabi damadın bu beklenmedik iş karşısında gözleri faltaşı gibi açılır. Sağa sola bakar, bir yutkunur.. ve kısık bir sesle:
- "E..eee.. evet efendim"
Ama tören sona erdikten sonra damat hişimla rahibin karşısına dikilir:
- "Bir anlaşma yaptığımızı sanıyordum!!!!"
Rahip gülümseyerek cevaplar:
- "Eşiniz daha iyi para verdi.."
|