Çok iyi bildiğinizi umduğum bu sözü, küçüklüğümden beri duyarım. Ne kadar doğru bir söz olduğunu, zaman içinde anladım. Bu söz sanki, mübarek dinimizin dibine kadar sömürüldüğü ve Allah korkusunun hiç olmadığı bu dönem için söylenmiş bir söz.
Değerli okurlarım; Yüce Yaradan, insanlar arasındaki huzur ve selameti sağlamak ve bu alemi bir Yaradan’ın (Var edenin) olduğunu anlatmak için, zaman içinde çeşitli dinler ortaya koymuş.
Dünyanın var oluşundan bu güne kadar var olan dinlerin bir kısmı (inanca göre) çok Tanrılı, bir kısmı ise tek Tanrılı dinler olmuş.
Tek Tanrılı din dendiğinde Hıristiyanlık, İslamiyet ve Musevilik akla geliyor. Yaptığım araştırmaya ve 2018 yılı tespitlerine göre, dünyada 7 milyar 594 milyon insanın yaşadığı, bunun % 32’sinin Hristiyan (2 milyar 430 milyon), % 23’ünün Müslüman (1 milyar,746 milyon) olduğu, yaklaşık 15 milyon insanın da Musevi (Yahudi) olduğu, geri kalan 3 milyar 223 milyon insanın ise, Pagan (çok Tanrılı) dinleri seçtiği anlaşılıyor.
Bizim gibi tek Tanrılı dini seçenlerin beyinlerinde bizi Yaradan’a, yani Allah’a karşı bir inanç olduğu kadar, bir de Allah korkusu vardır. Çünkü, bu alemin bir sonu ve bu sonun da bir hesap günü vardır. İşte bu günün hesabı için, Allah’tan korkulur ve onun koyduğu yaşam koşullarına göre hareket edilir. İnanç, budur.
Burada bilgi olarak hemen arz edeyim. Pagan dinleri (Çok Tanrılı) seçenler, çeşitli tabiat olayları/varlıkları (yağmur, rüzgar, kar, ay, güneş, yıldızlar, kimi hayvanlar ve yaptıkları heykeller gibi…) varlıkların gücüne inanır ve kutsal saydıkları o varlıklara inanmayı, bir din olarak kabul ederler.
Bu düşünceyi ve inancı ise, insan aklının ve mantığının kabul etmesi imkansızdır. Ancak, böyle bir dine ve onun getirdiği inanca, hiçbir yerde karışılamaz.
GELELİM BİZİM DİNİİMİZE
Türklerin de kabul ettiği İslamiyet, son ve en geliştirilmiş dindir. Sayıca Hıristiyanlığın önüne geçmemişse de, ona ereceği ve geçeceği büyük bir beklentidir.
İster İslamiyet’te, ister Hıristiyanlıkta ve Yahudilikte olsun, bütün bireylerde bir “Allah korkusu” vardır. Bu korku daha çok, dinin yasak ve haram saydığı fiiller içindir. Çünkü, bu fiilleri işlemenin, hesap günü denilen mahşerde yargılaması ve suçluluk halinde cezası vardır. O yüzden, insanlar buna inanırlar ve bu yasak ve de haram fiillerden, ömürleri boyunca sakınırlar.
BİZDE DE, ÖYLE Mİ ACABAI?
Müslüman olan Türk toplumunda da, Allah inancı ve korkusu olduğu için, bu fiillerden korkanlar ve kaçanlar vardır. Ülkemiz, (mülteci Suriyeliler hariç) 83 milyonluk bir nüfusa sahip olduğu cihetle, bu nüfusun tamamının Allah inancı ve korkusu içinde olduğu söylenemez.
Özellikle bu iktidar döneminde, yani İslam Dini’nin her yerde referans yapıldığı ve her işte kullanıldığı bu dönemde, Allah inancı ve Allah korkusu, toplumun önemli bir kesiminde kalmamıştır. Samimi inancın yerini tamamen, maddi çıkarlar uğruna iki yüzlülük ve din istismarı (din sömürüsü) almıştır.
Bu sömürünün başında önce siyaset, sonra da dinimizde tamamen gösteriş halini alan ibadet ve onun kurumları yer almıştır.
Bu kurumların başında da, kimi Tarikatlar, Cemaatler, Dernekler, (yapılan Törenler) ve Vakıflar gelmektedir. Hemen, dikkati çeken bazılarının adlarını hemen vereyim. Ötekilerini,. siz bulun.
Bugün gözden düşen ve takibe uğrayan Fethullah Gülen Cemaati, Şeyhlerinin küçük çocuklara taciz ve tecavüz ettiği Uşşaki Tarikatı, yine yurtlarında erkek çocuklara tecavüz edilen Ensar Vakfı, halen devletin içine çöreklenen Menzil Tarikatı, İstanbul/Fatihte faal İsmail Ağa Cemaati, Bu cemaatin kurduğu Hoca Ahmet Yesevi Derneği, ve İlkseç Vakfı, Fatih Medreseleri Vakfı ve TV’si, Semerkant Vakfı ve TV’si, İlim Yayma Cemiyeti, Birlik Vakfı, Deniz Feneri, İHH, Bilal Erdoğan ve annesinin Vakıfları, ve ötekileri.
Ama, en önemlisi iktidarın ve ona mayasını veren Necmettin Erbakan’ın kurduğu partilerin, tam bir din sömürüsünün içinde olmasıdır.
Sakallı ve Cübbeli olarak maruf Ahmet Mahmut Ünlü ifadesinde, bunların sayılarının iki bin civarında olduğu, sorulursa iki yüzünün adlarını hemen verebileceğini söylüyor.
Ortalığı boş ve elverişli bulan, İzmitli Tuncer Çiftçi adındaki şarlatan hiç boş durur mu? O da, hemen bir radyo ve TV kurup, (dua etmesini bilmese de) arayanlara dua satıyor. Onda da Allah korkusu yok, sadece din sömürüsü var.
Değerli okurlarım, İlginçtir. Allah’tan korkmayan bu din sömürüsünün içindeki kuruluşların Okullara da girebilmesi için, Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik Genel Müdürlüğü, yeni bir “Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği” yapıyor. Böylece bu kuruluşların, izin almadan her dereceli okullara kolayca girişlerine izin verip, imkan sağlıyor. Bunu da bilesiniz.
BÜTÜN BUNLAR NEDEN OLUYOR?
Şüphe yok ki, mübarek dinimizi kullananların, Allah korkusu olmamasından. Eğer azıcık Allah korkusu olsaydı, Kur’an-daki “İhlas Suresi” ni Şirketine isim yapan (İhlas Holding) Enver Ören, 68 bin gariban vatandaşın paralarını çarpıp, 2013 yılında günahlarıyla birlikte bu dünyadan çekip gider miydi? Bu kadar insanın “Beddua” sını alır mıydı? Bunlar hep, Allah korkusunun olmamasından.
Boşuna dememişler, “Kork Allah’tan Korkmayandan.” diye. Ben de derim ki, değerli okurlarım, siz siz olun, Allah inancı ve korkusu olmayan ve de Allah ile yüce dinimizi çıkarları için kullanan (Allah ile aldatan) bunlardan korkun ve korunun.