Bu iki şımarık gazetenin ikisini de, yazılarıma sık sık konu ediyorum. Esas mesleği gazetecilik olan Emin Çölaşan ise, benden daha çok konu ediyor ve çok da haklı. Çünkü, ahlak yoksunu olup, gazeteciliği silah olarak kullanan her ikisi de, kucaktan kucağa atılan hafif kadınlar gibi olmuş.
Değerli okurlarım; Bu yazımı daha çok, önceki yazılarımı okumayanlar için yazıyorum. Bizim yakın basın tarihimizde, vaktiyle böbürlenip ortalıkta dolaşan, çünkü iktidar tarafından arpalanan Yeni Sabah ve Son Havadis gazeteleri vardı. Şimdiki nesil onları bilmez.
Onlar, iktidarın arkasını yalayan, güçlü siyasilerin eteklerini öpen ve yalanlarıyla ünlenen gazetelerdi. Tıpkı, şimdiki Hürriyet ve Milliyet Gazeteleri gibi…Öteki yalakalar, yazımızın konusu değil.
Merhum Süleyman Demirel bu tür gazeteleri, dışarıdan bahçeye doğru havlayan köpeklere benzetirdi. Maiyetindeki yetkililere verdiği talimatla, “Onları bahçenin içine alın, bize değil, dışarıya karşı havlasınlar.” derdi ve öyle de yapılmıştı.
Yeni Sabah ve Son Havadis Gazeteleri de, bu sebeple bahçenin içine alınmış ve dışarıya karşı havlayıp, iktidarı korumuşlardı. İşte, Hürriyet ve Milliyet gazeteleri için de şimdi öyle yapıldı. Şimdi onlar, iktidara karşı değil, dışarıya karşı havlıyorlar. Ancak, ağızlarında diş kalmadı ki, tirajları yerlerde sürünüyor. Yüzlerine bakan yok!
NEDEN BU HALE DÜŞTÜLER?
Bir zamanlar, fiyakalarından geçilmiyordu. Doğuştan gazeteci olan Erol Simavi ve Karacan Ailesinden alındıklarından sonra, tüccar Aydın Doğan her iki gazeteyi de Ertuğrul Özkök gibi şımarıklara teslim etti.
Özellikle, değişik saplantıları olan Ertuğrul Özkök, patronun itimadını kötüye kullanarak, gazeteyi tam bir bataklığa sürükledi. Hürriyet ve bu şımarık adam, mahkemece belirlenen yalan haberleriyle, memuriyetimin en başarılı döneminde, bana bile saldırmıştı. Daha sonra durum fark edilip, bu adamın yetkileri alındıysa da, iş işten geçmişti.
Gazetenin içine düştüğü bu durumu ve bu Ertuğrul Özkök denen kişiyi, orada yıllarca çalışmış olan eski, deneyimli ve gerçek gazeteci Emin Çölaşan çok iyi anlatıyordu. Yeri hep geldiğinde, ben de anlatmaya çalışacağım.
ARTIK, BAHÇENİN DIŞINA DOĞRU HAVLIYORLAR!
Her iki gazete, bu iktidarın başlangıcında, “Biz çok güçlüyüz, iktidar yıkar, iktidar kurarız.” havalarına girip, iktidara diş göstermeye başlayınca, AKP iktidarı bu numarayı yutmadı.
Gazetenin sahibinin ticari işlerinde yaptığı hatalar ve işlediği suçlar ortaya çıkıp da büyük cezalara maruz kalınca, yelkenler suya iniverdi. Ve, ilk olarak Milliyet Gazetesi’ni, iktidar tarafından her bakıma desteklenen merhum Erdoğan Demirören’e sattı.
Dişleri iyice düşmeye başlayan Hürriyet Gazetesi ise aklı başına gelip, yaptığı bütün değişikliklere rağmen iktidarla arasını düzeltemedi. Aydın Doğan, onu da Erdoğan Demirören’e satmak zorunda kaldı. Her iki gazete de, artık bahçenin dışına doğru havlasa da, aldırış eden olmadı, olmuyor ve her ikisi de çökme noktasına geldiler.
SON DURUM NE?
Cumhurbaşkanlığı döneminde Süleyman Demirel Hürriyet Gazetesi için, “Onun yazdığı hiç bir yazı, hiçbir haber doğru değil.” Demiş ve yıllar önce onun karnesini vermişti.
Nihayet, bunu anlayan halkımız da, kimi Cenaze ilanlarının dışında bu gazetelere artık itibar etmiyor ve alıp da okumuyor. Gazete satıcılarına dikkat ediyorum. Kimi gazeteler tükendiği halde, özellikle Hürriyet Gazetesi satılmamış askıda duruyor. Bir zamanlar 500 bin satan, hatta milyona yakın tiraj yapan Hürriyet Gazetesi’nin tirajının 40 binin, Milliyet’in de 30 binin altına düştüğü bildiriliyor.
Son gelen haberlere göre, yalaka Hürriyet Gazetesi 44 çalışanını, önceden haber vermeksizin kapının önüne koymuş, yani işten çıkarmış. Çünkü artık, satılmıyor ve okunmuyor.
Şimdi, iktidarın yandaşı ve yalakası olan bu iki gazetenin, Yeni Sabah ve Son Havadis Gazeteleri gibi olmayacağını, artık kimse söyleyemez. Beter olsunlar!