Cami iken, 1931’de kısmen ibadete kapatılmış, 1934 yılında ise, dönemin Bakanlar Kurulu kararıyla Müze yapılmış olan Ayasofya’yı, 89 sene sonra Cami olarak tekrar ibadete açacaklarmış. İyi Parti, açılması için önerge vermiş, iktidar kanadı destekliyormuş. “Açılır mı?” derseniz, Güldürmeyin beni.
Değerli okurlarım; İstanbul’un Sultanahmet semtindeki Ayasofya Müzesini görmeyen ya da bilmeyen yoktur. Bir adı da Doğu Roma olan Bizans’ın İmparatoru Justinyen tarafından Miladi 525 ile 532 yılları arasında Kilise olarak yaptırılan bina, zamanla tahribata uğramışsa da sapasağlam bu günlere gelmiş, tam 921 yıl sonra yani 1453 yılında Osmanlı Padişahi Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u almasıyla Türklerin eline geçmiştir.
29 Mayıs Salı günü İstanbul’u teslim alan Fatih, takip eden Cuma günü Cuma namazını bu mekanda kılıp/kıldırıp Ayasofya’yı Cami haline getirdi. Böylece Ayasofya, tam 478 sene Cami olarak kullanılmaya başlandı. Tarihte buna “Kılıç hakkı” deniyor.
1931 yılına gelindiğinde ezanın Türkçe okutulmasını isteyen Atatürk, Ayasofya’nın ise, Cami olarak ibadete kapatılmasını emreyledi. Şifahi olan bu emir, 1934 yılının 24 Kasım günü alınan bir Bakanlar Kurulu kararı ile Ayasofya müze haline getirildi. Ve o gün bu gün Ayasofya, cümle alemin ziyaretine açık bir müzedir.
Ayasofya’nın, ibadete kapatılıp imzasının taklit edilerek Atatürk’ten habersiz Müze yapıldığına dair kimi iddialar asılsızdır, uydurmadır.
1951 yılına gelindiğinde ise, ezan yeniden eski haline (Arapca’ya) döndürüldü, ama Ayasofya tekrar Cami olamadı.
AYASOFYA NEDEN CAMİ OLAMADI?
Bana, emekli Büyükelçi Fuat Bayramoğlu anlatmıştı. Yeni Türk Devletinin kuruluş senedi olan Lozan Anlaşması’nın görüşülmesi sırasında, bu konu konferansa getiriliyor. Özellikte İngiltere, başlangıçta Kilise olan Ayasofya’nın tekrar Kiliseye döndürülmesini çok istiyor. Türk tarafının isteğe olumsuz bakması sebebiyle, bu olmuyor. Salt bu sebeple, konferansta sıkıntılar yaşanıyor ve büyük tartışmalar oluyor.
Konferansta, Boğazlar Konusu görüşülürken, Uluslararası bir deniz olan Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin öteki denizlere ve Okyanuslara açılması için Boğazların gerekli olduğu ve o sebeple bu bölgenin (Boğazların) Türkiye’ye bırakılamayacağı öne sürülünce, bu teklif makul karşılanıyor. Ve böylece, beynelmilel kabul edilen Boğazların Türk egemenliğinde ve de denetiminde olması kabul edilmiyor.
Bu durum, Mustafa Kemal’i (sonradan Atatürk) çok rahatsız ediyor Atatürk, Boğazların Türk egemenliğinde olmamasının tam bağımsızlığı sağlamadığını düşünerek, 1936 yılına kadar bunun hep bir çaresinin bulunmasını istiyor
Dönemin Dışişleri Bakanı (Yusuf Kemal Bey) marifetiyle yapılan temaslarda, batılılarca ön şart olarak Ayasofya’nın tekrar Kiliseye döndürülmesi isteniyor. Bir jest olarak Atatürk’te, 1931 yılında Ayasofya’yı Cami olmaktan çıkarıyor ve kısmen Müze olarak ziyarete açılmasını sağlıyor
Batılılar, Kilise olması için bastırmaya devam edince ve 1935 yılına gelindiğinde, Boğazlar konusunu öne süren Atatürk, bu konuda anlaşma sağlanmadığı takdirde Ayasofya’nın tekrar Cami olacağını beliriyor.
Bunun üzerine batılılar, “O halde ne Cami olsun, ne de Kilise” diyerek, böylece Boğazların Türk egemenliğinde olmasını kabul ediyorlar. Bunun üzerine imzalanan Möntrö Boğazlar Anlaşması’nda takvimler 1936’yı gösteriyor. İstanbul ve Çanakkale Boğazı da, Türk egemenliğine geçmiş oluyor.
Lozan’da çözülemeyen bu sorunu, tıpkı Hatay meselesinde olduğu gibi diplomatik yolla çözen Atatürk’ün bu kararı, din simsarları tarafından büyük saldırıyla karşılandı. Hele ezanın Türkçeye çevrilmesinden sonra Atatürk, tam anlamıyla dinsiz/zındık olarak büyük hakaretlere maruz kaldı.
Ezan aslına dönmüştü. Ancak, Ayasofya tekrar Kilise olamadı, Boğazlar ise Türk egemenliğinde kaldı.
PEKİ, ŞİMDİ CAMİ OLUP, İBADETE AÇILABİLİR Mİ?
Benim arzumu sorarsanız, bir Müslüman olarak Ayasofya’nın tekrar Cami olmasını ve kılınacak bir Cuma Namazı ile ibadete açılmasını çok isterim.
Nitekim, bundan 10 sene kadar önce İstanbul’da yayınlanan bir Ulusal Gazetenin ikinci sayfasında gerekçeleri ile ve tam sayfa olarak bu isteğimi yazmıştım. Ancak, o yazıda yukarıda anlattığım gerçeği yazmadım. Tamamen kişisel dileğimi yazmakla iktifa ettim.. Ama, gerçek o değildi.
Şimdi bakıyorum, kimi vatandaşlar bu konuyu ısrarla dile getiriyor ve Ayasofya’nın tekrar Cami yapılıp ibadete açılmasını istiyorlar.
İyi Parti ve İktidar yetkilileri de, yukarıda anlatmaya çalıştığım durumu çok iyi bildikleri halde, bu isteklere olumlu bakıp göz kırpıyorlar. O kadar ki, Ayasofya’nın tekrar Cami olarak ibadete açılabileceğini sadece ima etmiyorlar. Cumhurbaşkanı, “Bize kimse karışamaz” mealinde, açık sözler söylüyor.
Oysa, İstanbul’un fetih günü olan geçtiğimiz 29 Mayıs’ta Ayasofya’da Kuran-ı Kerim’den bir Sure okunmasını bile batılılar kabul etmediler ve Yunanlılar buna sert tepki gösterildiler.
Değerli okurlarım, Ayasofya’nın bundan böyle Cami olarak ibadete açılması mümkün değildir. Açılması, doğru da değildir. Ayasofya bize, bir “Dünya Kültür Mirası”dır. Batılılar ve öteki milletler nezdinde İstanbul’u İstanbul yapan, Ayasofya’dır.
Bu isteğin, azıcık olabilir bir yanı olsaydı, dinden nemalanan bugünkü iktidar, bu durumu seçim vaatlerinin içine koyar ve 18 yıldan beri Ayasofya çoktan ibadete açılırdı. O nedenle, şimdi söylenenlere siz bakmayın ve kanmayın.
KONU DANIŞTAY’DA
Bu konunun şimdi Danıştay’da olduğu söyleniyor. Açılması için daha evvel iki defa Danıştay’a götürülen konu, Danıştay’ca reddediliyor. Konunun şimdi “Dava Daireleri Kurulu’nda olduğu söyleniyor. İktidar isteseydi, buradan olumlu bir kararı mutlaka çıkartabilirdi. Yeni bir ret kararı çıkması muhtemeldir.
Not. 1) Ayasofya’nın bulunduğu semtte, yeterli sayıda Cami vardır. En yakınında Sultanahmet Camii, Firuzağa Camii, biraz ileride Beyazıt Camii, aynı yönde yürürseniz, Laleli’de Şehzade Camii, Aksaray’da Valide Sultan Camii, biraz ilerisinde Muratpaşa Cami sıralanır ve Camiler devam eder. Sirkeci tarafına dönerseniz, kimi küçük Camilerle birlikte oldukça büyük olan Yeni Cami vardır. Bu Camiler, sadece Cuma ve Bayram Namazlarında dolabiliyor. Diğer namazlarda ise, fazlaca cemaati yoktur.
2) İkonaları muhafaza edilen Ayasofya’nın sürekli bakım ve onarımı yapılmaktadır. Son durumunu görmek lazım. İçine yapılan aydınlatma ve öteki güzellikler göz kamaştırıyor. Benim gözlerim kamaştı. Görmenizi tavsiye ederim.