Bir genç bir zamanlar mutluluğun sırlarını öğrenmek istemiş. Bir bilge aramış. Sormuş, soruşturmuş falanca kişidir demişler. Ayrıca kırk günlük mesafedeki bir köşkte yaşadığını da öğrenmiş. Üşenmemiş, yola çıkmış ve bilgeyi bulmuş. Bilge, onu bir güzel ziyafetle ağırlamış, isteğini sormuş:
” Mutluluğun sırrı” demiş delikanlı ” bana bunu öğret.”
Bilge bu sırrı vermeyi kabul etmiş.
Delikanlının eline bir kaşık vermiş, iki damla sıvı yağı da kaşığın içine koymuş.
“Köşkümü bir güzel gezeceksin ancak bu yağı dökmeyeceksin” demiş.
Delikanlı sarayı geziyormuş ama gözü devamlı kaşıktaymış.
Dönmüş gelmiş. Bilge sormuş.
“Salondaki Acem halılarını gördün mü, kütüphanedeki şömineyi fark ettin mi, bahçedeki gülleri gördün mü?” şeklinde bir yığın ayrıntı sormuş.
Utanan delikanlı, hiç bir şey görmediğini itiraf etmiş. Çünkü sadece yağa bakıyormuş.
Bilge şöyle demiş;
“Öyleyse git şimdi daha dikkatli olarak köşkümün harikalarını gör. Oturduğu evi tanımadan o insana güvenemezsin”.
İçi rahatlayan delikanlı, kaşık elinde gördüğü her şeyi hafızasına adeta kazırcasına dikkat etmiş, gördüklerini bir güzel anlatmış.
Bilge;
“Peki sana emanet ettiğim iki damla yağ nerede? diye sormuş.
Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın dökülmüş olduğunu görmüş.
Bilgeler bilgesi demiş ki;
“Mutluluğun sırrı, dünyanın bütün harikalarını görmektir ama iki damla yağı unutmadan”.
“Kavramak için görmek yeterli değildir. Anlayış ve bilgelik eksikliği görüşü önemli ölçüde azaltır.”
Kaynak: Delia Steinberg Guzman
AYDINLIK
Bir bilge çölde öğrencileriyle otururken demiş ki: “Geceyle gündüzü nasıl ayırt edersiniz? Tam olarak ne zaman karanlık başlar, ne zaman aydınlanır?”
Öğrencilerden biri: “Uzaktaki sürüye bakarım, koyunu keçiden ayıramadığım zaman akşam olmuş demektir.” diye cevap vermiş.
Başka bir öğrenci söz almış: “İncir ağacını zeytin ağacından ayırdığım zaman, anlarım ki sabah başlamıştır.”
Bilge uzun zaman susmuş öğrenciler meraklanmışlar ve ne düşündüğünü sormuşlar. Bilge şöyle demiş:
“Yürürken karşıma bir kadın çıktığında, güzel mi, çirkin mi, beyaz mı, siyah mı diye ayırmadan ona kız kardeşim diyebildiğimde ve yine yürürken önüme çıkan erkeği, zengin mi, yoksul mu diye bakmadan erkek kardeşim sayabildiğimde anlarım ki; sabah olmuştur, aydınlık başlamıştır.”
|