Bir gün kargayla tilki ucağa binmişler. First class bilet almışlar. Neyse uçak havalanmış, yarım saat geçmiş karga hostes çağırma butonuna basmış.
Hostes: Buyrun karga bey ne istersiniz Karga : Hiiiiccc Hostes: O zaman niye bastınız çağırma butonuna Karga : İbnelik olsun diye Hostes kızmış geri dönmüş gitmiş
Karga tekrar hostes çağırma butonuna basmış. Hostes: Buyrun karga bey ne istersiniz! Karga : Hiiiiccc (pis bir gülmeyle) Hostes: O zaman niye bastınız çağırma butonuna Karga : İbnelik olsun diye Hostes iyice kızmış geri dönmüş gitmiş
Tilki olayı görmüş lan demiş benim kargadan ne eksiğim var bi de ben yapayım demiş. Tilki hostes çağırma butonuna basmış. Hostes: Buyrun tilki bey ne istersiniz Tilki : Hiiiiccc Hostes: O zaman niye bastınız çağırma butonuna Tilki : İbnelik olsun diye Hostes iyiden iyiye kızmış kaptan pilotun yanına gitmiş Durumu anlatmış Kaptan pilot: Atın ibneleri aşşağı demiş. Kargayla tilkiyi karga tulumba kapıya getirmişler. Tilki bi kargaya bakmış bi kendine Tilki : Ama ama ben uçmayı bilmem ki Karga: (Yine aynı pis ülümsemeyle) MADEM UÇMAYI BİLMİYOSUN NEDEN İBNELİK YAPIYOSUN Atmışlar aşşağı tilki ölmüş karga kurtulmuş. Kaynak: Fıkralar.com
KARPUZ TAŞIMACA FIKRASI
Nam-ı Kemal, Japon, Alman ve İngiliz en çok kimin karpuz taşıyacağı üzerine iddiaya girerler. Jopon der ki: - "Ben iki tane taşırım.. Koltuklarımın altına birer tane alarak." İngiliz der: - "Ben de 4 tane taşırım.. İki tane koltuk altlarıma, iki de omuzlarımın üstüne alırım." Alman da der ki: - "Ben de beş tane taşırım.." Herkes şaşırır "nasıl taşırsın?" - "İki tane koltuk altına alırım, iki tane omuzlarımın üstüne, bir tane de önüme takarım" demiş. Sıra Nam-ı Kemale gelmiş, o da "9 tane taşırım" demiş.. "Nasıl?" demişler.. - "İki tane koltuk altına, iki tane omuzlarıma alırım.. Almanı da önüme takarım."
MADEMKİ EKMEĞİN VAR NE DİYE YEMİYORSUN?
Hoca bir iş icabı Konya’ya gitmiş. İşi orada kalsın; şadırvanda abdest alırken olacak, kesesini düşürmüş. Meteliksiz kalmış. Konya’nın havasından mıdır, nedir açlıktan başı dönmeye başlamış. Ayakları Hoca’yı bir fırının önüne götürmüş. Bir müddet ekmekleri seyrettikten sonra içeri girip fırıncıya: – Arkadaş, demiş, senin mi bu fırın? – Benim, demiş, fırıncı… Ekmek mi yapıyorsun? – Gördüğün gibi, evet. – Şimdi, bu finn dolusu ekmeğin hepsi senin mi yani? – Evet, benim… Ne oldu? – Yahu, ne diye yemiyorsun?
GÜNÜN SÖZÜ
Nereye gittiğini bilmiyorsan, hangi yoldan gittiğinin hiçbir önemi yoktur.
|