Gecenin üçünde sarhoş ve bitkin bir vaziyette evine gelen adamı, karısı sorgulamaya başlamış:
- Söyle bakalım Süpermen; neler yaptın bu aksam?
- Valla karıcığım, patronla beraber müsterileri yemeğe götürdük.
- Eeee, sonra ne yaptınız Süpermen?
- Oradan gece klubüne gittik, ben sadece oturdum.
- Yani sen bir seyler yapmadın değil mi Süpermen?
- Ben hiçbir şey yapmadım, ama sen niye bana ikide bir Süpermen diyorsun?
- Donunu pantolonun üstüne giymişsin kocacığım. Vallahi ben bir seni, bir de Süpermen'i gördüm
donunu pantolonunun üstüne giyen!..
TAKTİK
Dursun, canı sıkkın bir şekilde tarladan gelen Temel'i görünce sormuş:
- Hayrola Temel ne oldu da, niye böyle öfkeli öfkeli geliyorsun?
- Hiç sorma Dursun, derdim büyüktür.
- Hayrola uşağum, neymiş derdin?.
- Tarlada iken canım acayip Fadime'yi çekiyor, ama eve gelince tık yok.
- Uşağım, o zaman Fadime sana gelsin.
- Nasıl olacak bu?
- Al tüfeği yanına, canın çekince patlat, Fadime anlar, koşar gelir.
- Hay aklınla bin yaşa Dursun!
Temel, Dursun'un verdiği fikri hemen uygulamaya koymuş; canı çekince hemen tüfeği patlatıyormuş,
Fadime de koşa koşa Temel'in yanına geliyormuş. Aradan bir kaç hafta ya geçmiş ya geçmemiş, Temel'i
yine tarladan gelirken gören Dursun:
- Hayrola Temel, nasıl gidiyor verdiğim taktik?
- Ula Dursun, verdiğin taktik ilk başta çok iyiydi uşağım, ama av sezonu açıldı açılalı; Fadime'nin yüzünü
göremez oldum da!..
ALLAH NE DERSE ÖYLE OLUR
Bu Bir Osmanlı Hikayesi
Çanakkale harbinin devam ettiği günlerde bir Ramazan arefesiydi. Cephe kumandanı Vehip Paşa 9.
Tümenin genç imamını çağırarak mahzun bir şekilde istemeye istemeye şöyle dedi:
- Hafız! Yarın Ramazan Bayramı. Asker toplu olarak bayram namazı kılmak istiyor. Ne dediysem,
vazgeçiremedim. Ancak böyle bir şey pek tehlikeli, yani düşmanın arayıp bulamayacağı toplu bir imha
fırsatı olur. Münasip bir dille bunu etrafa sen anlatıver!...
İmam Efendi, Paşanın yanında henüz ayrılmıştı ki karşısında nur yüzlü bir zat çıktı ve:
- Oğlum sakın ola askerlere bir şey söyleme, gün ola hayr ola. Allah ne derse öyle olur, dedi.
Ertesi sabah herkesi hayrette bırakan ilahi bir tecelli yaşandı. Gökten hevenk hevenk bulutlar indi ve gönlü Allah'a kulluk aşkıyla dopdolu olan mü'min askerlerin üzerini kapladı. Onları dürbünle gözleyen düşman kuvvetleri artık bembeyaz bulutlardan başka bir şey göremez oldu. O sabah bambaşka ve manevi bir heyecan içinde kılınan bayram namazında alınan gür tekbirler dalga dalga semaya yükseliyordu. Nur yüzlü ihtiyar zat Fetih Suresi'nden bir kısım ayetleri tilavet ederken askerlerin gönüllerinden taşan kelime-i tevhid sesleri birer iman sayihası halinde düşman saflarından bile duyulmakta idi. İşte bu esnada İngiliz kuvvetleri arasında büyük bir kargaşa baş gösterdi. Zira çeşitli İngiliz sömürgelerinden kandırılarak toplanıp getirilmiş bulunan bir kısım Müslüman askerler yine kendileri gibi Müslüman bir toplulukla savaştıklarını, işittikleri tekbir ve tevhid seslerinden anlamış ve bunun üzerine isyan etmişlerdi. Ne yapacağını şaşıran zalim İngilizler, onların bir kısmını kurşuna dizdi.
Diğerlerini de alelacele cephe gerisine çekmek zorunda kaldılar.
|