Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağına şöyle dedi:
“Git biraz tuz al gel.” Hayatındaki herşeyden mutsuz olan çırak döndüğünde ekledi:
Usta: “Şimdi bir avuç tuz al ve bir bardak suya atıp iç.”
Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı.
Usta “Tadı nasıl?“ diye sordu. Çırak, “Acı” dedi. Usta gülerek çırağını kolundan tuttu ve dışarıya çıkardı. Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de şöyle dedi:
“Şimdi de göle bir avuç tuz at ve gölden su iç bakalım.” Söyleneni yapan çırak ağzının kenarından akan suyu koluyla silerken usta aynı soruyu sordu. “Tadı nasıl?”
Çırak “Ferahlatıcı” dedi. Daralmış kalbini bir göl gibi genişlet. Bir bardak kadar olan kalbini büyüt ve çevrendeki her şeyden şikayet etmeyi bırak.
BEN ÇEKİLİRİM
Dünya nimetlerine önem vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır.
İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir… Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa:
“Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem.” der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir: “Ben çekilirim!”
BEN ÖLÜYORUM
Kavağın yanında bir kabak filizi boy göstermiştir. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisi ile müthiş hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacıyla aynı boya gelmişti. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:
“Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç”?
“On yılda” demiş kavak.
“On yılda mı?” diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak. “Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak..”
“Doğru” demiş ağaç “Doğru.”
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgarları başladığında kabak önce üşümeye başlamış, sonra yapraklarını düşürmeye. Soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış.
Sormuş endişeyle kavağa:
“Neler oluyor bana ağaç?”
“Ölüyorsun…” demiş kavak.
“Niçin?” demiş kavak
“Benim 10 yılda geldiğim yere, 2 ayda gelmeye çalıştığın için…”
PİS ZENCİ
Amerikada bir fuar açılmış. Fuarda zencileri beyaza dönüştüren bir makine tanıtılıyormuş. Denemek 10 dolarmış. İki zenci fuarı gezerken bu makineyi görmüşler ve denemeye karar vermişler, birinin 11 doları diğerinin ise 9 doları varmış. 9 doları olan arkadaşına dönüp şöyle demiş:
- Sen 1 dolarını bana ver, gidip birlikte beyaz olalım.
Arkadaşı müdahale etmiş:
- Dur bakalım, önce ben girip bir deneyeyim, eğer memnun kalırsam, sana 1 dolarımı veririm, sen de beyaz olursun.
İki kafadar anlaşmışlar. Birinci zenci gidip makineye girmiş ve bir süre sonra beyaz olarak çıkmış. Dışarıda kalan zenci duruma çok sevinmiş, arkadaşının yanına gidip, para istemiş:
- Hadi 1 doları ver, ben de beyaz olayım.
Arkadaşı da, beyaz olmanın avantajını kullanarak, öbür zenciyi terslemiş:
- Hadi ordan pis zenci!..
|