Orman sevgiyle büyür ve sevgiyle korunur. Bütün ülkeler ormanın korunması için yeni teknolojik önlemler almaktadır. Ama herşeyden önce ağaç ve orman sevgisini aşılamaktadırlar. Yeterli orman sevgisi toplumda yer bulursa, yangın çıkmaz, talan olmaz ve ormanlar yok olmaz.
Değerli okuyucuları, Atatürk'ün orman sevgisini bir çoğunuz biliyorsunuz. Ama ben yine de Atatürk'ün ormana olan sevgisini sizlerle paylaşmak istiyorum.
ATATÜRK’ü ağlarken tarih çok ender tespit etmiştir. İlki Çanakkale’de topçu atışımız başladığı sırada döktüğü gözyaşıdır, bir diğeri ise hepimizin bildiği bir hikaye ama ben yine de anlatacağım.
O günün Ankarası kurak, çorak bir köy. Çankaya’dan meclise gelirken yol üzerinde sadece ama sadece bir tek iğde ağacı varmış. ATATÜRK o iğde ağacının önünden geçişlerinde arabasını durdururmuş, inermiş ve o iğde ağacına selam verirmiş. “Aman demişler paşam ne yapıyorsunuz böyle?”, “Eee o demiş yediğim meyvenin, sığındığım gölgenin, soluduğum havanın bir neferi. En az diğer neferler kadar bunun da selama hakkı var”. Yani “niye şaşırıyorsunuz?” der gibiymiş. Ve bir gün yanında bulunan arkadaşına “İşte bu benim...” derken bi de bakıyor ağaç yok ortada hemen iniyor
“Ne yaptınız bu ağaca” diyor.
“Paşam” diyorlar “yolu genişletmek için mecburduk kestik o ağacı”.
“Yahu diyor bitek bana soraydınız bu ağacı kurtaracak bir yolu mutlaka bulurdum” diyor.
Daha fazla dayanamıyor, arabasına biniyor, şoförünün ve arkadaşının gözü önünde hüngür hüngür ağlamaya başlıyor. Bir tek iğde ağacı için mi dersiniz? Hayır. Çok zor şartlarda kurtardığı bu topraklarda yetişen bir canlıdır ve lideri olduğu için de bu toprakların da o iğde ağacının da sorumluluğu Mustafa Kemal’in omuzlarındadır da onun için.
Galiba şimdi anlatacağım inanılmaz projeyi de o gün düşünmeye başladı. Hani “Bir daha böyle bir şeyle karşılaşabilirsem nasıl müdahale edebilirim” diye. Çok değil doğa katliamı, en kolay yaptığımız katliam.
Yıl 1930 ATATÜRK Yalova köşküne doğru çıkmakta. Bir de bakar bir bahçıvan koca bir çınar ağacını kesmek üzeredir. “Yahu” der “sen hayatında hiç böyle bir ağaç yetişdirdinmiki? Kesmeye muktedir görüyorsun kendini ve niye ?” der. Bahçıvan der ki; “Paşam çınar ağacının kökleri köşkün temelini kaldırdı, yaprakları da köşkün pencerelerine müdahale ediyor. Ya köşkü kaybedeceğiz ya ağacı keseceğiz. Onun için de kusura bakmayın ama biz ağacı kesiyoruz”. Bir an düşünür; “Hayır gerekirse köşkü ağaçtan uzaklaştırırız” der. Derlerki bu gün Mustafa Kemal bir hoş. Ne demek köşkü tutupta ağaçtan uzaklaştırmak? Ama inanırmısınız mühendis değil, mimar değil, ziraatçı değil ama ne yapar biliyormusunuz?
İstanbul’daki köprü altındaki tramvay raylarını Yalova’ya taşıtır. Köşkü hiç yıkmadan olduğu gibi tutarak kendisi de kazma kürek temelini kazar ve köşkün altına tramvay raylarını döşeyerek köşkü ağaçtan 4 metre 80 santim kenara huriyetimiz gibi ayakta durmakta olan çınar ağacının kurtuluşunu temin eder.
İşte ağaç sevgisi budur. Nedense bunlar bize öğretilmiyor. Bir zamanlar bir dalın bile kesilmesine izin verilmezken, günümüzde talan edilen, yakılan, villalara peşkeş çekilen yeşil varlıklarımız her geçen gün azalmaktadır.
Kaynak; Atatürk ve anıları.
Kalın sağlıcakla.
|