|
|||
HORASAN'DAN ANADOLU'YA BİR YOL HİKAYESİ | |||
Tekin Sönmez | |||
"Biz" Hala "Biziz" Aslında! Kâşgarlı Mahmûd, Divânü Lügâti't Türk'te, günümüzde "il gider töre kalır" biçiminde söylenen bir nasihatte bulunur: Ülke terk edilir, ama töre terk edilmez! 11. yüzyılın henüz başlarında Kâşgar'da dünyaya gelen ve Orta Asya'dan Anadolu'ya kadar, Türklerin yaşadığı geniş coğrafyayı "il, il" dolaşan Kâşgarlı Mahmûd'un tespitinin altını dolduran sosyolojik ve psikolojik olguların göçler, savaşlar, çatışma, ayaklanma ve kıyımlarla oluştuğu dikkate alınmalıdır. Alınmalıdır ki bu nasihatın, "vatan"ın "kolay terk edilebilir" olduğuna değil, "milletin" gittiği yeri vatan yapabilme kabiliyetine işaret ettiği anlaşılabilsin. Emevilerin Türk kıyımından ötürü üç asır boyunca "direndikleri" İslam'ı, Horasan'da sufi dervişlerden dinledikleri "gizemci" yorumu temel alarak yaşamaya başlayan bu Türkmenlerin en belirgin özelliği, eski inançlarını bütünüyle terk etmemeleri, sosyal yaşantılarıyla uyumlu Türkçe bir inanç sistemi inşa etmeleri ve Anadolu'ya "naif" bir kültür taşıyabilmiş olmalarıydı.
Dünya nimetlerine önem vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir… Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: “Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem.” der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir: “Ben çekilirim!” ZİYARET Sirakuza Kralı Diyonisos, Aristipes’e sormuş: USTA Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağına şöyle dedi: “Git biraz tuz al gel.” Hayatındaki herşeyden mutsuz olan çırak döndüğünde ekledi: Usta: “Şimdi bir avuç tuz al ve bir bardak suya atıp iç.” Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı. Usta “Tadı nasıl?“ diye sordu. Çırak, “Acı” dedi. Usta gülerek çırağını kolundan tuttu ve dışarıya çıkardı. Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de şöyle dedi: “Şimdi de göle bir avuç tuz at ve gölden su iç bakalım.” Söyleneni yapan çırak ağzının kenarından akan suyu koluyla silerken usta aynı soruyu sordu. “Tadı nasıl?” Çırak “Ferahlatıcı” dedi. Daralmış kalbini bir göl gibi genişlet. Bir bardak kadar olan kalbini büyüt ve çevrendeki her şeyden şikayet etmeyi bırak. |
|||
Etiketler: HORASAN'DAN, ANADOLU'YA, BİR, YOL, HİKAYESİ, , |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.