Geçtiğimiz yıl, Çorlu yakınlarında 25 kişiye mezar olan Tren Kazası cinayeti, ısrarla örtülmek ve sorumluları korunmak isteniyor. Çorlu’daki mahkemenin baskı altında olduğu, ısrarla söyleniyor. Yazık olsun o hakimlere ki, haktan, hukuktan ve adaletten değil, siyasi güçten korkuyorlar!
Değerli okurlarım, Bu memlekette yaşananlara bakıp, yazılarıma genellikle hep, “ Bu kadarına Pes!” diyerek başlıyorum.
İşte, “Pes!” dediğim başka bir konu. Biliyorsunuz, geçtiğimiz yıl Çorlu yakınlarında bir tren kazası oldu. 25 vatandaşımız pisi pisine ölürken, 300’e yakın vatandaşımız da yaralandı ya da sakat kaldı.
Kazanın sebebi araştırıldı ve hemen ortaya çıktı. Tren raylarının altı sulardan oyulmuş, bakımsızlıktan ve onarımı yapılmamış olmaktan çökmüş ve tren devrilmişti.
Daha önce bu hatta bakım onarım görevi yapan 9 kişi konuşuyor, kazanın sebebinin bakımsızlık, yani ihmal olduğunu söylüyor ve burada çalışanların kaldırıldığını ve de böylece ihmal ve bakımsızlığın ortaya çıktığını söylüyorlardı. Yani sebep belliydi ve çok açıktı.
OLAY, ÇORLU’DAKİ MAHKEMEDE GÖRÜYÜR
Olaya el koyan Mahkeme, kazanın sebebini bir kere daha kanıtlamak için Bilirkişi seçmiş ve onlardan rapor istemişti.
O da ne? Seçilen Bilirkişi, TCDD’nın adamlarıydı ve bu kurumdan daha önce tam bir milyon 40 bin lira ücret almışlardı. Yine Bilirkişiler, diğer birçok Bilirkişi gibi satılık elemanlardı. Onların verdikleri raporla adaletin gerçekleşmesi, katiyen mümkün olamazdı.
Mahkeme gün atıyor ve devam ediyordu. Kazada eşini ve oğlunu kaybeden bir kadıncağız feryat ediyor ve kimi hallerde öfkeli konuşup, adalet istiyordu. Onun bu yakınmaları ise suç kabul edilip, kadın zanlı olarak C.Savcısı’nın önüne çıkarılıyor ve ifade veriyordu.
Bir başka adamcağız, “Oğlumu, trene sapasağlam olarak bindirdim, iki parça halinde bana teslim ettiler” diye ağlıyor ve yakınıyordu. Ama, dinleyen kimdi?
Bunun sonucu ne olur? Derseniz, hiçbir şey olmaz. Yine birkaç makinist kusurlu bulunup küçük cezalara çarptırılır ve başta TCDD Genel Müdürü olan zatla, esas suçlu olan yukarıdaki öteki kişilere hiçbir şey olmaz. Onlar sadece sorulduklarında “Başsağlığı” dileklerinde bulunurlar, hepsi o kadar.
Değerli okurlarım, 1957 senesi Ekim ayında, İstanbul-Edirne arasında çalışan iki tren, Ispartakule ile Yarımburgaz arasında kafa kafaya çarpışmışlardı. İki trende toplam 99 kişi ölmüş, çok sayıda kişi yaralanmıştı.
Ölenlerden biri de, gırtlağına demir saplanan benim öz dayımdı. Ailesine küçük bir tazminat ödeyerek, işi geçiştirdiler. Sağ kalan makinistlerle, yol vericiler 2 ile 3 yıl arasında hapis cezası ile 2000 ile 3000 lira arasında para cezası alıp kurtuldular.
Çorlu tren kazası, bana bu olayı hatırlattı.
Yakınlarını kaybedenlere sabır ve ölenlerine Allah’tan rahmet diliyorum. Öyle, bu kazadaki esas suçluların yaptığı gibi değil, yürekten diliyorum.
Biliniz ki, bu ihmaller ve cana kıymalar ilk olmadığı gibi, son da olmayacaktır.