Yolda önümü kesen bir hemşerim, ayaküstü şu soruları sordu. Ve, “Bu yüzle mi Evet?” diye ekledi. Onun sorularını, başkaca bir ekleme yapmadan, ben de aynan yazıyorum
Değerli okuyucularım; iki gün önceydi. Çarşı caddesinde yürürken bir hemşerim önümü kesip, ayaküstü şu soruları sordu. Gündemindeki konu, tabii ki 16 Nisan’da yapılacak olan referandumdu.
Dedi ki, “Bir zamanlar hükümet deviren enflasyon yine azdı. Ve, iki haneli oluverdi. Açıklamayı da kendileri yaptılar. Buna rağmen, yetkililerin açıkladığı enflasyon rakamları, katiyen doğru değil. Çarşı-pazarın enflasyonu % 30’ları, çoktan geçti. Halk, geçim derdiyle uğraşırken, bizden ne yüzle “Evet” bekliyorlar acaba?” Dedi ve devam etti.
“Enflasyon artarken, Türk lirasının değeri giderek düşüyor. Yani paramız, giderek değersizleşiyor. Piyasaya döviz sürmekle, paramızın değeri kurtarılamaz. Türkiye’nin dövizi o kadar çok muki, hep piyasaya sürsünler. Meseleyi, kökünden çözmek lazım. Bunu yapamıyorlar ve anlaşıldı ki yapamayacaklar. Bu durumda, bizden ne yüzle “Evet” bekliyorlar?”
Sormaya devam ediyor. “Nedir, icat ettikleri bu Varlık Fonu? Sata sata bitiremediler. Oysa bitirdiler de, şimdi son kalanlara mı göz diktiler? Bir insan, babasından miras kalan bir çiftliği bile, böyle bunlar gibi yönetmez. Daha doğrusu tüketmez. Bu durumda, bizden ne yüzle “Evet” istiyorlar ve bekliyorlar?”
Sözü, bırakmaya hiç niyeti yoktu. Devam etti. “Nedir bu Avrupa düşmanlığı? Nedir bu sağa sola kafa tutmak? Kimi korkutmaya çalışıyorlar? Korkan var mı ki? Aksine düşman kazanıyorlar. Efelenip de, sonradan pişman olup neden ayaklarına gidiyorlar? Neden özür dileyecek hale geliyorlar? Bu ülkenin ve halkın itibarı ile, neden oynuyorlar? Bu durumda, bizden ne hakla ve ne yüzle “Evet” bekliyorlar?”
Vatandaş, çok öfkeli. Dur durak bilmeden söylüyor ve soruyor. “Barışmak ve alttan almak durumunda kaldıkları Suriye bataklığına bizi neden soktular? O kadar canımız boşuna mı gitti? Bu bataktan ne zaman çıkılacak ya da daha ne kadar askerimiz ölecek? Bu yüzle mi bizden “Evet” istiyorlar, “Evet” bekliyorlar?
Vatandaşın ağzındaki bakla çıktı bir kere, yere düşmüyor. Sormaya devam ediyor. “Bu memlekette bir 17 ve 25 Aralık 2013 günü bir olay yaşandı. Ülkeyi idare edenlerden kimileri ve yakınları, yedikleri rüşvetlerle suçüstü yakalandılar. Bunun suçluları yediklerinin hesabını vermediği gibi, iktidar tarafından kollandılar ve yedikleri yanlarına kar kaldı. Bu rezalet ortada dururken, halkın önüne çıkıp bunun hesabını vermeden, ne yüzle bu halktan “Evet” istiyorlar ve bekliyorlar?”
Bendeniz, bu soruların karşısında adeta nefesimi tutup sadece dinledim. “Biraz işim var.” deyip, hemşerimin yanından ayrıldım. Bekleseydim, kim bilir daha ne sorular soracaktı. O da haklıydı.
Halka, Leş’mi Yedirildi?
Türkiye’deki et fiyatlarının yükselmesi, hükümeti et ithal etme zorunda bıraktı. O sebeple ithal edilen çok sayıda “Angus” cinsi canlı hayvanın, gemi ile İzmir Limanı’na getirildiği söylendi.
Lakin, bürokratik işlemlerin uzaması sebebiyle kimi hayvanların gemide öldüğü ifade edildi, Hayvan ölülerinin (leşlerinin) imha edilmesi gerekirken, ilaçlanıp taze etmiş gibi piyasaya sürüldüğü iddia edildi.
Söylenenler “İddia” olsa bile, mide bulandırıyordu. Olay doğru ise, tam bir rezalet, tam bir felaketti.
İktidar o kadar güven kaybetmiş olmalı ki, iddialar doğru olmasa bile, vatandaş doğruluğuna inanıyor. Ve, yukarıdaki hemşerim gibi soruyor. “Bize leş yedirenler, hangi yüzle bizden “Evet” istiyorlar ve bekliyorlar?” Diyor.
Pazarcılar Yemekte, Esnafı Aldatmacada!
Duydum ki, geçen Cumartesi günü Saray Pazarcılar Derneği, bir Et Lokantası’nda yemek düzenlemiş. Bol bol et yemişler, afiyet olsun.
Haberi duyunca, Çarşamba günleri ilçemiz merkezinde kurulan Pazarın esnafı aklıma geldi. Yıllardan beri halk, esnafın etiket oyunlarıyla kendilerini kandırdıklarını ve böylece haksız kazanç elde ettiklerini söylüyordu. Olay şöyleydi.
Kimi esnaf, sattığı ürünün üstüne çok küçük harflerle, neredeyse okunamayacak kadar büyüklükte “YARIM” sözcüğünü yazıyor ve ürünü kilo fiyatıymış gibi pazarlıyordu.
Halk, gördüğü rakamı ürünün kilosu olarak algıladığı için alıyor, ancak ödemeye gelince, kendisinden iki misli para isteniyordu. Bazen tartışma oluyor, bazen vatandaş aldatmacayı sineye çekip parayı ödüyordu. Bu, tam bir aldatmacaydı, kandırmacaydı.
Sorun, bununla bitmiyordu. Kimi esnaf da, mesela kilosu 2 lira gibi yazdığı etiketin altına çok küçük bir 50 kuruş koyarak, halkın 2 lira sandığı ve satın aldığı ürüne, ödemeye gelince böylece 2.5 lira ödemek zorunda kalıyordu. Bu da, tam bir aldatmacaydı.
Değerli hemşerilerim, bu konuyu daha önce de dile getirmiştim. Belediye, katiyen umursamıyordu. Belediye zabıtası da, görevini yapmıyordu.
Pazarcılar Derneği yetkilileri de Et Lokantası’nda atıştırırken, olan aldatılan halkımıza oluyordu. Belediye ve Pazarcılar Derneği olmasaydı, esnaf belki de kendi kendini denetleyebilirdi.