Cevabı belli olmasına karşın, bu soru devamlı soruluyor. Çünkü, Türkiye aydınlığa değil, sürekli bir karanlığa doğru gidiyor.
Değerli okuyucularım, Bizim halkımız için “Vurdum-duymaz” sözcüğünü kullanmak az bile. Kahvede, parkta, yolda, sokaklarda dolaşan ve konuşan halkımızla ben de konuşuyorum. Sohbetler iyi, ancak konuşulanlar hiç de iyi değil.
Herkes, başta geçim darlığı olmak üzere, hayatından mutlu değil. Geleceğini parlak görmüyor. Ailesinin, çocuklarının geleceğini aydınlık görmüyor.
Türkiye’nin iyi yönetilmediğini, aksine bir zamanların “Güçlü Türkiye” sinin, artık değersiz, güçsüz ve cihanda sözü pek geçmeyen ve güvenilmeyen bir ülke olduğunu söylüyorlar. İlginçtir, bu sözleri halkın okuyanı da, okumayanı da söylüyor.
Ülkeyi yönetenlerin seçimle geldiklerini, onları bu halkın seçtiğini söyleyince de, herkesin birbirini suçladığını, ancak tercihlerinin yine bu iktidardan yana olduklarını görüyoruz.
Bendeniz, bu satırların yazarı olarak yanılmıyorsam, eğer bu halk seçtiklerinden hoşnut ise, buna rağmen bu sıkıntılara katlanmaktan memnun kaalıyorsa, o takdirde halkın bu çektikleri az bile. Varsın fazlasını çeksin!
Damatlar, Bir Bir Serbest!
Önceki yazımda da belirtmiştim. Bir yıla yaklaşan bir zamandan beri köşe kapmaca oynayan FETÖ’cüler takip edilirken, FETÖ’nün ne olduğunu bile bilmeyen kimi masum insanlar, boş yere zindanlarda yatırılıyor.
Öte yandan, siyasi FETÖ’cülerin hemen hiç birine dokunulmazken, kimi hakiki FETÖ’cüler de, yakalanıp bırakılıyor. Çünkü, onların ağababaları var ve esas FETÖ’cü onlar, ama hepsi dışarıda.
İstanbul Belediye Başkanı’nın damadı, resimli ve tescilli bir FETÖ’cü iken yakalandı ve çok kısa bir süre sonra salındı. Çünkü, damat uyku hapı almadan uyuyamıyordu. Özel bir hastanenin raporu böyle diyordu.
Onun, kamu oyunun vicdanında açtığı yara kapanmadan, eski Meclis Başkanı’nın damadı da, hakiki ve tescilli bir FETÖ’cü olduğu halde, Cezaevine girmesiyle çıkması bir oldu.
Öyle sanıyorum, onun Cezaevine gönderenler, kendisinden belki özür bile dilemişlerdir.
AKP’Lİ VEKİL İSYANDA!
AKP’li vekil Şamil Tayyar artık dayanamıyor ve bu durumlara “Yeter artık!” diyerek isyan ediyor.
Yakaladığı masum insanları FETÖ’cü diye içeri tıkanlar, hakiki FETÖ’cüleri serbest bırakırken, bir iktidar Milletvekili de artık dayanamıyor ve isyan edercesine “Yeter artık!” diyor.
Hele, malum bir Bankaya para yatırmış olmaktan ya da başkaca hiçbir suçu olmadığı halde üstlerinin emirlerine uymaktan öte hiçbir günahı olmayanların damgalanıp hapiste tutulması, herkese “Yeter artık!” dedirtiyor. Evet, Yeter artık!
Türkiye Nereye?
Ülkemizin içinde bu vahim durumlar yaşanırken, dış dünyaya karşı da durumumuz parlak değil. Çökmüş bir dış siyaset, ülkemizi dış dünyada da karanlığa götürmeye devam ediyor.
İsterseniz, kimilerini kısaca ve madde madde hatırlayalım.
Madde 1, tamamen lüzumsuz yere girdiğimiz Ortadoğu (Suriye) bataklığından, çamura saplanmış bir bufalo (yaban mandası) gibi çıkamıyoruz
Madde 2, Hayal olan Avrupa Birliği, hayal olmaktan bile çıktı. Avrupa artık yüzümüze bakmıyor.
Madde 3, Amerika, göstermelik de olsa, artık dost değil. Hatta, dost olmak bir yana, başımıza bela olan terör örgütüne silah ve para vererek destekliyor. Yani, dolaylı bir düşman.
Madde 4, Dünya bizi ciddiye almıyor. Pek güvendiğimiz Arap ülkeleri bile bize dost gözüyle bakmıyor.
Madde 5, Büyük Kürdistan peşinde koşanlar, Barzani’yi kullanıp bu amaçlarına adım adım yaklaşıyor. Topraklarımızın bir kısmı, Kürdistan için hedefte. Önümüzdeki 25 Eylül de, yeni Kürdistan için referandum yapılacak. Kürtlerin bayrağını Türk bayrağının yanında ve ülkemizin göbeğinde dalgalandırıp da, yapılacak referandumu kınamak bir işe yaramıyor.
Madde 6, 18 Ege adamız Yunanlılardan korunamazken, komşumuz bile olmayan bir Arap ülkesini (Katar’ı) korumak için asker göndermek, Türk halkıyla alay etmektir. Halkı,ciddiye almamaktır. Demek ki, halk olarak buna layığız.
Madde 7, Görünen o ki, yandaş ve yalakalara ülkeyi talan ettirmeyi sürdürmek, bu halkın hak ettiği bir durumdur. Vicdanınız da buna izin verdiğine göre, bunda haklısınız.
Daha sayılacak o kadar çok madde var ki, “Türkiye Nereye?” diye sormamı, benim cahilliğime verin.