Değerli okuyucularım, ege bölgesinde yaşanan bu eşek hikayesi, o bölgede çokca anlatılır ve konuşuluyor. Hikaye, geçmiş tarihimizi içeriyor ve bize çok şeyler anlatıyor.
Hikaye şöyle:
Eşek Hikâyesi. Defalarca dinlediğimiz ama onun anlatmaktan, bizim de dinlemekten bıkmadığımız bir hikâye.
İbrahim Usta sigarasını derin derin çeker, çayından büyük bir yudum alarak yüzünden hiç eksik olmayan gülümsemeyle başlardı anlatmaya;
Vaktin birinde ilçeye bir kaymakam gelmiş. Bu kaymakam çok yardımsever bir kaymakammış, kim giderse gitsin, isteğini mutlaka yerine getirir, boş çevirmezmiş. Bütün köyde kentte o konuşulur olmuş. Kaymakam da kaymakam...
İbrahim Usta çayından bir büyük yudum daha alıp sigarasını derin derin çektikten sonra anlatmaya devam eder:
Köyün birinde kendi halinde garip bir Mehmet Ağa varmış. Bir gün köy kahvesinde konuşulurken kulak misafiri olmuş. Kalkmış muhtarın yanına varmış:
- Muhtar, yeni gaymagam çoğ eyimiş, ne istesen veryomuş deyola, ööle mi? Demiş.
Muhtar:
- Öyle Memet Emmi, ne istesen veriyo. Çok eyi bi Kaymakam. Demiş.
- Ecaba, bene bi eşek veri mi ki?
Muhtar:
- Vemez olur mu heç neye vemesin, get iste, demiş.
Mehmet Ağa hemen ilçenin yolunu tutmuş, doğru kaymakamlığa varmış, kaymakamla görüşmek istediğini söylemiş. Kaymakamlık kapısı çok kalabalıkmış. Millet kuyruk olmuş herkes bir şeyler isteyecek. Neyse epeyce bekledikten sonra sıra Mehmet Ağa’ya gelmiş, “hadi gir, ne istiyorsan söyle” demişler. Mehmet Ağa elinde şapkası ezile büzüle girmiş kaymakamın karşısına. Kaymakam eliyle işaret ederek:
- Yaklaş amca, şöyle gel. Demiş.
Mehmet Ağa bir iki adım daha atmış durmuş.
Kaymakam:
- Söyle Ağa, sen ne istiyorsun? Demiş.
Mehmet Ağa, boynunu bükmüş gayet masum bir sesle:
- Şey! Demiş.
- Söyle söyle çekinme, demiş kaymakam.
Bizim Mehmet Ağa bir çırpıda söylemiş derdini:
- Gaymagam Beğ, Ben saa Eşşek demee gedim.
Kaymakamın yüzünün rengi birden değişmiş, anlamamazlıktan gelerek:
- Ne? Demiş.
Mehmet Ağa tekrar etmiş:
- Ben saa eşşek demee gedim.
Kaymakam birden ayağa fırlamış:
- Sen ne diyorsun be adam? Rıza Efendiii çıkarın şu herifi buradan! Diyerek bağırmış.
Mehmet Ağa’yı apar topar dışarı çıkarmışlar.
- Ne yaptın be sen adam? Kaymakam Bey’i kızdırdın!
Mehmet Ağa omuzlarını çekmiş:
- Ben bişe etmedim. Eşşek deme gedim dedim.
- Hiç koskoca kaymakama eşşek denir mi be adam! Ne yaptın sen?
- Yav! Bem eşşek yoğdu, eşşek alma gedim akedeş, ne deyem başka?
- Hee! Demişler. Sen biraz daha bekle bakalım, şu kalabalık bir dağılsın, sonra tekrar istersin, yalnız öyle söyleme. Ben sizden eşek istemeye geldim, de tamam mı? Demişler.
- Eyi! Demiş, beklemiş.
İbrahim Usta sigarasını söndürüp, çayını yudumlarken bu hikâyeyi daha önce dinlememiş olanlardan birisi dayanamayıp:
- Eee… Mehmet Ağa eşeği alabilmiş mi bari usta? Der.
İbrahim Usta gülümsemesini arttırarak:
- Şimdi oraya geldik, püf noktası, sabret, der ve konuşmasını sürdürür:
Akşam olup kalabalık dağılmış, kaymakamlıkta kimse kalmamış. Bir Mehmet Ağa ve bir de görevliler kalmış kapının önünde. Kapı açılmış, kaymakam görünmüş, Mehmet Ağa hemen ayağa kalkarak saygısını göstermiş. Onun bu davranışını gören kaymakam yumuşamış ve sormuş:
- Söyle bakalım Ağa, sen ne istemiştin?
Bu defa Mehmet Ağa gayet dikkatli, kendisine söylendiği gibi:
- Gaymagam Beğ, ben eşşek istemee gedim, demiş.
Kaymakam bu cevap karşısında gülerek elini Mehmet Ağa’nın omuzuna atmış:
- İçeri geldiğinde neden böyle demedin, eşek istiyorum desen şimdiye çoktan eşeğini alır giderdin, demiş.
Bunun üzerine Mehmet Ağa biraz sitem ve öfke ile Kaymakamın gözlerinin içine bakarak:
- Fırsat vemedin ki Gaymagam Beğ. Ormandan domuz çıka gibi çıkvedin garşıma!..
Bu söz karşısında Kaymakamın durumunu siz düşünün artık…
Bunlar, eski(!) Türkiye’nin ve eski(!) İnsanların güzellikleri.
|