Bir rahibe taksi çevirmis ve yola çıkmışlar. Ama taksi şöförü aynadan sürekli rahibeye bakıyormuş.
Taksi şoförünün dikiz aynasından devamlı kendisine bakmasından rahatsız olan rahibe sormuş:
- Neden öyle bakıyorsun?
- Çok özür dilerim rahibe. Size bişey söylemek istiyorum, ama kızarsınız diye de çok korkuyorum.
Rahibe gülümsemiş:
- Sevgili oğlum, benim yanımda üstelik de rahibe olan birine ne söylersen söyle; hoşgörülü davranacağına emin olabilirsin. Bana her istediğini söyleyebilirsin.
- O zaman, benim en büyük fantezim bir rahibeyle birlikte olmaktı.
Rahibe yine gülümsemiş:
- Ah bu muydu sevgili oğlum. Bakalım bunu nasıl halledebiliriz? Öncelikle bekar ve katolik olman
gerekiyor.
- Evet evet ben bekarım ve Katoliğim.
- O zaman şurdan ormanlık yola sapalım.
Ormana gelmisler, taksici orada en büyük fantezisini gerçekleştirmiş. Herşey bittikten sonra rahibe bir bakmış ki; adam ağlıyor.
- Neyin var sevgili oğlum?
- Rahibe, lütfen beni bağışlayın. Ben size yalan söyledim, ben aslında evliyim ve Katolik değilim.
Bunu duyan rahibe gülmüş:
- Ah sevgili oğlum kendini üzme. Aslında benim de ismim Kevin, transeksüelim ve kıyafet balosuna gidiyorum.
KİTAP
Bir deli, başka bir delinin elinde kalın bir kitap görünce sormuş:
- Bu ne kitabı?
Öbür deli de bilgiç bir tavırla cevap vermiş:
- Roman yazdım, al oku!..
Kitabı alan deli bir hafta sonra geri getirdikten sonra dert yanmış:
- Yahu bu romanı okudum, ama, içinde çok isim geçiyor!..
Öbür deli daha kalın bir kitap uzatmış ve demiş ki:
- Bu romanı da yeni yazdım, al bunu da oku!..
Kitabı alan deli, bir hafta sonra geri getirerek yine dert yanmış:
- Yahu bunun içinde de çok isim geçiyor!..
Tam o sırada akıl hastanesinin başhekimi gözükmüş ve sinirli bir şekilde bağırmış:
- Verin ulan şu telefon rehberlerini!..
KIRŞEHİRLİ
Kırşehirlinin biri İstanbulu geziyormuş; Bakırköyü görmüş hayran kalmış, Erenköyü görmüş hayran kalmış, Kadıköyü görmüş hayran kalmış. Kendi memleketi Kırşehir aklına gelince çok kızmış ve kendi kendine demiş ki:
- Ulan Kırşehire şehir diyenin!....
YOKSA SEFİR OLURDUM
Eski Hariciye mektupçularından Saffet Paşazade Refet Bey bir sefirliğe tayinini pek arzu ettiği halde mümkün olamamış. Her devletin de birinci rütbe nişanını da almıştı. Refet Bey sefirlik ve nişan sözü açıldıkça içini çekerek:
"Göğsümdeki nişanların ağırlığı beni yerimden kımıldatamıyor. Yoksa sefir olurdum!" dermiş.
KAÇ SANİYE VAR?
Temel matematik dersindedir ama kafası hiç almaz canı çok sıkılır. Gözü hep saattedir. Hoca sorar:
– Kaç dakika kaldı çocuklar ?
– Saniyeler kaldi Hocam.
– Dur bakayım, evladım daha 8 dakika var.
– Yok 480 saniye vardur hocam.
|