Siyaset, insan topluluklarını yönetirken birilerinin ayağına basılması kaçınılmazdır. Bu ayaklara basma
esnasında işin yolunu yordamını bilerek yapıp ortamı serin tutma sanatıdır. Bu tanıma göre Türkiye'de
siyaset var mıdır ayrı bir sorudur. Ülkelerin ve toplumların kendisine olan bakış açısı ile sosyal yapılarını
ortaya döken, toplumu deşifre eden olay.
Bugünün dünyasında herhangi bir toplumda yaşayan herhangi bir bireyin kişisel hak ve özgürlüklerini
gerektiğinde savunma platformudur siyaset. 700 yıl boyunca tek bir başa kulluk eden bir zihniyetin
suyunun suyu olarak cumhuriyet döneminden sonra kişisel hak ve özgürlükler doğrultusunda toplumu
şekillendirmek ve bu konuda birey olarak söz sahibi olmak gerektiği, genç nesilleri eğiten sistemin bu
bilinci veremediğinden ve tepede bizi temsil etmesi gereken zümrenin sistemi daha da
kokuşturmasından dolayı halen kavranamamıştır. Sistemi, siyaseti inşa etmesi gereken gençlik bilgisiz
ve duyarsız olarak yetiştirildiğinden siyasetten çekinmektedir, nefret etmektedir. Genç nesil eğer içinde
bulunduğu toplumdaki en ufak çarpıklıktan başlayarak duyarlılığını ortaya koymazsa, "ben yolumu
bulayım sistem zaten göçmüş" nidalarıyla kolay kapılardan geçmeye çalışırsa hem birey olarak, hem de
toplum olarak birileri tarafından belleniriz, siyasetten de nefret ederiz.
“Siyaset ilgi çekicidir der Andrew Heywood, Politics adlı kitabının hemen girişinde. Nitekim siyaset
tarihinin geçmişine göz attığımızda insanın ortaya çıkmasıyla beraber siyaset yani insanları idare etme
sanatının da sahnede yerini aldığını ve geçmişten günümüze hakkında en çok yazılıp çizilen konuların
başında geldiğini görmemiz Andrew Heywood’u destekler niteliktedir.
Peki, nedir siyaset ve onu bu kadar ilgi çekici kılan sebepler nelerdir?
Siyaset; toplumda çatışma halinde olan çıkarların ortak bir paydada uzlaştırılmasıdır. Toplumu
ilgilendiren her konu siyasetin gündem maddesidir. Buradan yola çıkarak siyasetin yaşamın kendisi
olduğunu söylersek pek de abartmış sayılmayız.
İnsan, yaratılış gereği sosyal bir varlıktır ve topluluklar halinde yaşar. Bu yaşam tarzının getirisi ise
yönetilme ihtiyacı yani siyasettir. Çünkü insanlar her ne kadar beraber yaşasalar da nasıl yaşamaları
gerektiği, kimin yönetimde söz sahibi olacağı, yönetimde söz sahibi olanlarının yetkileri, hak ve
hürriyetler konusunda tam bir uyuşmazlık ve fikir ayrılığı içindedirler. İşte tam bu noktada yaşanılan
fikir ayrılıklarını çözmek için devreye siyaset girer.
Yapılan her eylemin bir amacı olduğu gibi siyasetin de bir amacı, hizmet ettiği ilkeleri vardır. “Siyasetin
amacı toplumda bulunan çeşitli din, fikir, mezhep ve kültürlere mensup insanlarını ortak idealler ve
projeler etrafında birleştirerek ülkeye hizmet ettirmektir.”
Siyaset amacı doğrultusunda yapıldığı taktirde başarılı sonuçlara ulaşılır, toplumsal barışa ve sosyal
bütünlüğe katkı sağlar. Aristo’nun söylemiyle ‘bilimlerin üstadı’ olur. Amacına hizmet etmeyen siyaset
ise güç sarhoşluğu ve zavallı bir koltuk sevdası halini alır.
Pek de parlak geçmişe sahip olmayan Türkiye siyaseti çok değil 20 - 25 yıl önce insanlarını ölümlere,
sürgünlere, hapislere, yoksulluğa, açlığa kısaca..."
Kısmı Kaynak: Nisanur Dergisi
|