Kendini, Allah’ın yeryüzündeki gölgesi sanan Padişah II.Abdülhamit, 31 Mart 1909 günü bir gerici kalkışmasında tepelenmiş ve saltanat koltuğunu bırakmıştı. Önümüzdeki 31 Mart 2019 günü, yani tam 110 sene sonra, AKP’nin Belediyelerdeki saltanatı da acaba sona mı erecek? Ülke, yeni bir 31 Mart Vak’ası mı yaşayacak acaba?
Değerli okuyucularım; Tarih, bir tekrardan ibarettir. Gün gelir, geçmişteki olaylar bir kere daha ya da daha fazla tekrar eder. İnsanoğlu bunu bildiği halde, olumsuz olanlarını tekrar yaşamamak için, hiçbir tedbiri almaz.
Ceddimiz Osmanlı’da da, birçok ülkede görülen sosyal kalkışmalar olmuş, devleti yönetenler çok kere bunun tedbirini almadıkları gibi, dersini de almamışlardır.
Osmanlı döneminin son ve en büyük kalkışması, miladi 31 Mart 1909 (Rumi 14 Nisan) günü olmuş, bu dinci kalkışmanın sonunda Sultan II. Abdülhamit koltuğunu kaybetmiştir. Kaybetmekle kalmamış, ayrıca İstanbul dışına sürgüne gönderilmiştir. Demek isterim ki, bu 31 Mart tarihi, kendini yeryüzünde Allah’ın gölgesi (Zillullah) olarak gören bir hükümdarın, sonu olmuştur.
YİNE BİR 31 MART
Aradan tam 110 sene geçiyor. 3 ay kadar sonra 31 Mart 2019 günü gelecek ve Osmanlının torunları olan Türk insanı, yerel yönetimlerde kendisini temsil edecek olan Şehremini’lerini yani Belediye Başkanlarını ve Belediye organlarını seçecek.
Belediye deyip geçmiyoruz. Biliyoruz ki Belediyeler, halka en yakın ve yine en yakından hizmet veren kurumlardır. Biz, Türk halkı olarak bu ilkeyi gözetip, az ziftlenip çok hizmet verebilecek nitelikli kişileri ve kadroları, 31 Mart 2019 günü belirleyeceğiz. O nedenle, Padişah deviren 31 Mart tarihi çok önemli bir tarihtir.
Şu sıralarda seçime katılacak olan siyasi partiler, aday belirlemekle ve aday açıklamakla meşguller. Bunlardan biri de, Ana Muhalefet Partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin, kimleri nasıl aday yaptığına karışmayız ve aday seçimindeki düşüncelerini bilemeyiz. Onu, seçimde halkımız takdir edecektir.
İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin de, hangi ölçüleri kullanarak aday belirlediğini bilemeyiz. Bildiğimiz bir şey varsa, iktidar partisi bu seçimler için çok tedirgindir. Tedirgindir çünkü, 16 yılı aşan iktidarları döneminde hem genel idarede, hem de yerel yönetimlerde başarılı olamamışlardır.
KÜÇÜK BİR ANEKDOT
1989 yerel seçimlerinde, İstanbul halkı CHP’nin adayı Nurettin Sözen’i Belediye Başkanı seçmiş, Nurettin Sözen bırakın öteki hizmetleri, 1994 seçimlerine çok az bir zaman kaldığı halde, İstanbul’un sokaklarında dağ gibi yığılan çöplerini dahi toplatamamış ve İstanbul sinek ve kokudan adeta geçilemez hale gelmiştir.
Bunu gören İstanbul halkı, salt bu sebeple 1994 seçimlerinde Refah Partisi’nin adayı Recep Tayyip Erdoğan’ı seçmiş, daha sonra başına gelecekleri bilemediği için, kimi kullarına Allah’ın dediği gibi, ona “Yürü kulum” demiştir.
NE DEMEK İSTİYORUM?
Demek istediğim şu. Memleketi ve İstanbul’u zor yaşanan bir hale getiren, hatta Nurettin Sözen’i bile aratan Adalet ve Kalkınma Partisi, tam da 31 Mart’a rastlayan bu seçim gününde, acaba Abdülhamit gibi tepe-taklak olabilir mi? 110 sene sonra, yeni bir 31 Mart Vak’ası yaşanır mı acaba?
Ben, sadece soruyorum. Cevabını halkımız verecektir.