Kayserili baba oğlu Ali’ye hayat dersi veriyormuş: “Oğlum senden ne kadar isterlerse istesinler yarısından fazla verme.”
Ali birgün terziye takım elbise diktirmiş.
Kayseri’li Ali sormuş:
-Borcum nedir?
Terzi:
-6 milyon.
-Mümkün değil 3 milyon.
-Kurtarmaz 4 milyon demiş.
-Mümkün değil 2 milyondan fazla vermem.
-Lanet olsun tamam.
Bu sefer Kayseri`li 1 milyondan fazla vermem demiş.
Terzi sinirlenmiş:
-Para falan istemiyorum al elbiseni defol! demiş.
Kayseri`li:
-Bir takım elbise daha dikmezsen şurdan şuraya gitmem…
ŞİMENDİFER EFENDİ
Türkçe, Arapça ve Farsça karışımı bir dil olan Osmanlıca, Osmanlı saraylarında konuşulur olmuş. O devrin ileri gelen aydınları da Osmanlıca modasına uymuş. Türk halkı bu dilden anlamıyor, Saray ve aydınlar da halkın dilinden anlamıyormuş. Böyle bir dönemde saraydan emekli olan bir beyzade eşeğini sıpasıyla birlikte kaybetmiş, başlamış aramaya, yolda giderken, öküzlerle çift süren bir köylüye rastlamış ve sormuş:
- Muhterem, bizim şimendifer efendi, mahdumuyla beraber sırra kadem eyledi; görmeniz icap eyledi mi?
Şaşırıp kalan köylü, kendi kendine düşünmeye başlamış:
- Ne diyor lan bu adam? Ulan yoksa benim anama, avradıma mı sövüyor?
Üvendireyi kaptığı gibi beyzadenin üzerine yürümüş. Beyzade korkmuş:
- Dur hemşerim, benim eşek, sıpasıyla birlikte kayboldu; onu soracaktım!..
Köylü demiş ki:
- Madem ki Türkçe biliyorsun; benim anlamadığım dilde niye konuşuyorsun kardeşim!..
ALDIĞIMIZ FİYATA
Bu Bir Osmanlı Hikayesi
27 sene süren kanlı savaşlarla alınan ve uğrunda 50.000’den fazla şehid verilen Girit Adasında, tam 200 sene sonra, Yunanlıların ve batılı devletlerin kış kırtmaları neticesinde isyanlar başladı. Hatta yerli Rumlar 2 Eylül 1866 günü adayı Yunanistan’a ilhak ettiklerini ilan ettiler. Bunun üzerine Osmanlı hükûmeti bu isyanı bastırmak için hemen adaya askeri birlikler gönderdi. Bu sırada Paris’te Milletlerarası fuar açılışı vardı ve bu münasebetle Fransa İmparatoru III. Napolyon, Sultan Abdülaziz’i de davet etmişti. Abdülaziz Han, bu daveti kabul etti ve Osmanlı tarihin de ilk defa yurt dışına resmi gezi yapmak üzere 21 haziran 1867 günü İstanbul’dan hareket ederek vapurla Fransa’nın Marsilya şehrine, oradan da trenle Paris’e gitti. Yanında Sadrazam Keçecizade Fuad Paşa da bulunuyordu. III. Napolyon, Abdülaziz Han’ı büyük bir merasimle karşıladı. Birkaç gün sonra padişahın şerefine bir ziyafet verdi. Bu ziyafet esnasında bir ara Fuad Paşa, III. Napolyon’a, Yunanlıların Girit’te alçakça hareketlerinden ve kanlı savaşlardan bahsedince III. Napolyon:
-Paşa Hazretleri, başınıza dert olan şu adaya müşteri bulup satsanız olmaz mı? diyerek nükte yapmaya kalkışınca,
Fuad Paşa:
-İmparator Hazretleri, bu güzel bir fikir, deyince III. Napolyon:
-Öyleyse kaça satarsınız? dedi.
Fuad Paşa, bu suale karşılık, İmparatorun suratına şamar gibi inen şu cevabı verdi:
-Aldığımız fiyata Ekselansları...III. Napolyon beklemediği bu cevap karşısında şaşkına dönerek susmayı tercih etti. Çünkü Girit’in 27 sene süren kanlı savaşlarla Osmanlı’nın kanı pahasına alındığını biliyordu.
|