|
|||
AMAN HA | |||
Tekin Sönmez | |||
Ordulu vatandaşın biri, elinde bond çantayla gösterişli bir şekilde un fabrikasına gelir. Orada bulunan görevlilere: -Bin torba un satın alacağım, parası peşin. Orada bulunan görevliler heyecana kapılarak patronu çağırmışlar: -Aman peşin paralı biri geldi acele gel. Adam gelmiş ki adamın elinde çanta, gözünde gözlük: -Aman oğlum hoş geldin. Biraz sohbetten sonra, -Bin torba unu hemen çıkartamayız, bize bir-iki gün müsaade edin, bizim misafirimiz olun. Hemen adama Turan otelinden yer ayırmışlar. -Bu bizim misafirimiz elinizden gelen her şeyi sağlayın. Bu arada fabrikatör uzun zamandır çalıştığı ve çok güvendiği çırağını çağırmış. Çırağına demiş ki: -Oğlum acele Ordu’ya git, falanca filanca esnafları gör. Bu adam kim araştır. Çırak otobüse atlayarak Ordu’ya varmış. Ertesi gün akşama doğru bir yıldırım telgraf gelmiş: -Ahmet ağa aman ha...... KILIĞA GÖRE TRAŞ Kıranardılı bir vatandaşın geçirdiği kazadan dolayı eli yüzü yanmış, yüzünde belirgin izler kalmıştı. Yaptığı işten dolayı da o gün hırpani bir kılıkta. Görünümü karşıdaki kişiye fakir fukara, kimsesiz havası vermekte. O gün tıraş olmak için amele pazarında bulunan bir berber dükkanına girer. Berbere: -Bir sakal tıraşı yap.. Berber müşterinin haline vaziyetine bakarak içinden: - Bu adam fakir fukara birine benziyor, bu nasıl olsa para da vermez diyerek adam için taze jilet kullanmayı düşünmez. Kullanılmış jiletle adama acı ve eziyet çektirerek bir güzel tıraş eder. Tıraş olan adamın gözlerinden yaşlar gelir. Sesini de çıkartmaz. İş bittikten sonra berbere dönerek: -Eline sağlık borcum ne kadar? -On kuruş. Müşteri kendisinden beklenmeyecek bir tavırla çıkartır, o zamanın parasıyla 50 kuruş verir ve dükkandan ayrılır. Aradan 2-3 ay geçer. Aynı adam yine aynı berbere tıraş için gelir. Berber de adamı tanır. Bu sefer taze bir jilet ve daha itinalı bir şekilde tıraş eder. Tıraş bittikten sonra çıkartır berbere 10 kuruş verir. Berberin gözüne baktığını gören adam: -O zaman verdiğim 50 kuruş bu tıraş içindi. Şimdi verdiğim bu 10 kuruş da o zamanki tıraş içindi! TORUNUN ADI NEYDİ Bünyan’da İkbal Öztürk, kızı Canan hastalanınca annesinden yardım istemiş. Ferdane Ana yaşlı başlı kadın, torununun elinden tutmuş, onu doktora götürmüş. Doktorun yanına vardıklarında doktor Ferdane Ana’ya torununun adını sormuş. Ferdane Ana düşünmüş torununun adını bir türlü hatırlayamamış. Küçük yaştaki torun da zaten doktordan korktuğu için adını sorduklarında söyleyemiyormuş. Doktor, Ferdane Anaya: -Şimdi gidin, çocuğun adını öğrenince gelin demiş. Yolda Ferdane Ana, torununa kızıyormuş: -İnsan adını hatırlamaz mı? Canan deseydin ya... Çocuk mahcup evin yolunu tutarlar. Ferdane Ana, kızı İkbal’e torununu şikayet eder. -Daha bu adını söyleyemiyor. Benim adım Canan diyemiyor. İkbal, anasına: -Peki ana, o daha çocuk, doktordan korkup adını unuttu. Sen niye torununun adını unuttum anacağzım, demiş.
|
|||
Etiketler: AMAN, HA, , |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.