ads
DOLAR 39.03 ₺
EURO 44.26 ₺
STERLIN 52.68 ₺
G.ALTIN 4,179.51 ₺
Ç.ALTIN 6,795.35 ₺
BİLEZİK 3,790.43 ₺
BTC 111,352.01 $
ETH 2,672.52 $
BİST 9,443.21
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Tekin Sönmez

Tekin Sönmez

Marketler Boş!

Yayınlama: 3 Kasım 2018 Cumartesi 20:32 Okunma: 2687

Çünkü, milletin cebinde para kalmadı. Para, sonradan zenginleşen hırsızların cebine girince, fakirleşen halk ihtiyaç maddelerini, market yerine semt pazarlarından karşılamaya çalışıyor. Pazar fiyatları da, marketlerden  pek farklı değil!

       Değerli okuyucularım;  öncelikle ifade edeyim ki, çok sabırlı bir milletiz. Fakir bir ülke değildik. Her şeyimiz vardı. Halk ürettiği ile, memur ve işçi çalışıp emeğinin karşılığını alıyordu. Yoksul insanımız da vardı, ama halk bugünkü kadar geçim darlığına düşmemişti.

     Çok değil, 30 yıl öncesine kadar, alış-verişlerimizi oturduğumuz semtteki Bakkal dükkanlarından yapıyor, iyi kötü her ihtiyacımızı karşılıyorduk.

    Avrupa’da bizden önce, yani öteden beri var olan büyük alış-veriş merkezleri ülkemize gelmeye, başka bir söylemle bizde de açılmaya başlanınca, Bakkal dükkanları bir bir kapandılar ve neredeyse kayboldular.

      Onların yerine adı “Market” ya da biraz daha büyük anlamında “Süper Market” ler açıldı. İyi de oldu. Çünkü, aradığımız her şeyi buralarda bulma imkanıyla beraber, gözümüzle görüp elimizle seçme imkanını da bulduk. Bulduk, ama buralardan alış-veriş yapabilmek için yine halkın tabiriyle “Babayı da bulduk.” Son durumu anlatayım.

                                       HEPSİ BİRER MÜŞTERİ TUZAĞI

     Hemen bütün Türkiye sathına yayılan bu marketler, aradığınız her şeyi bulunduruyor, ama kurdukları tuzaklar da var.

       İlk kurdukları tuzak, ürünlerin raf fiyatları ile kasa fiyatları farklı oluyor. Ürünün raftaki fiyatına bakıp alıyorsunuz, kasaya gelince fiyat değişiyor ve yükseliyor. Eğer fişinize bakmazsanız, kaba tabirle kazığı yiyorsunuz.

     İtiraz ettiğiniz takdirde, “Ürüne yeni zam geldi, etiketini değiştirmeyi unutmuşuz.” oluyor ve olayın büyümemesi için farkı ödüyorlar. Yoksa görmez ve itirazda bulunmazsanız, kazık giriyor.

    Ayrıca, kullanma süresi geçmiş olan ürünler ki bunlar daha çok ambalajlı gıda maddeleri oluyor, toplanıp son kullanma tarihleri değiştirilerek tekrar satışa sunabiliyorlar. Yoğurt, yumurta ve diğerleri gibi...

                               GELELİM, “MARKETLER NEDEN BOŞ?”

    Önemli olan da işin bu tarafı. İstanbul’da dolaşırken, gerek yaşadığım bölgede ya da dolaştığım her yerde marketlere giriyorum. En büyükleri dahil, hemen bütün marketlerde bir tenhalık ve sessizlik var. Yani, göze batan sayıda müşteri azlığı görülüyor, alış-veriş olmuyor.

      Merak saikiyle kimi vatandaşlara sebebini soruyorum. Herkes, aynı cevabı veriyor. “Millette para mı var?” Koskoca markette alış-veriş eden 3-5 kişi görüyorum. Market bom-boş. Hemen hepsi bu durumda.

     Alış-veriş edenlere bakıyorum, kasada nakip para yerine çoklukla kredi kartı kullanıyorlar. Onlara da soruyorum “Para yok, ay başında maaşımı ya da ücretimi alınca ödeyeceğim.” Diyorlar. Bu bir kolaylık, ancak ay başında ödedikten sonra, elde-avuçta bir şey kalmıyor.

   Bir önemli neden de, fiyatların aşırı yüksekliği. Dolar denen Amerikan parasının yükseliş göstermesi üzerine fiyatlarını şişiren marketler, doların değeri düştüğü halde, fiyatlarından hiçbir indirim yapmadılar.

   Böylece, vatandaşın alım gücü biraz daha azaldı. Açgözlüler, fiyatlara bu aşırı ve gereksiz artışı yaparken, yalnız vatandaş değil, kendileri de kaybettiler.

   Bankalardan kredi alıp da, daha önemli ihtiyaçlarını karşılayan vatandaşların, günü geldiğinde borçlarını ödeyemedikleri, İcralarla boğuştuğunu, çoğunun malının elinden alındığını, aile düzenlerinin bozulduğunu, intihar girişimlerinin bile olduğunu biliyoruz.                  

                                     NEDEN BU HALE GELDİK?

    Sebebini bilmeyen yok. Ülkemiz kötü, hem de çok kötü yönetiliyor. Özellikle 2007 yılından sonra yönetim çöktü ve ülkenin ekonomik durumu neredeyse dibe vurdu. Ancak, yandaş zenginlerin Banka hesapları şiştikçe şişiyor,

     Paramızdan atılan sıfırlardan sonra oluşan psikolojik rahatlama ve çalışanın bir süre hakkını alabilmesi, geçimi kolaylaştırmışsa da, şimdi tam tersi oldu ve çökme devam ediyor.

    Sebebini, özetleyerek söyleyelim. Öncelikle devletin ekonomik düzenini çökerttiler. Yapılan hesapsız aşırı harcamalar, verilen karşılıksız krediler, yandaşların kayırılması ve ceplerinin doldurulması, milli varlıklarımızın ucuz-pahalı demeden bir bir  satılması ve toplanan paraların hoyratça harcanması, gerekli olmakla beraber yol-köprü gibi yatırımlara değerinin birkaç katı para harcanıp parasız kalınıp devletin de borçlanması, çalışanların haklarının kesilmesi, 2000 yılı  sonrasında emekli oldun diyerek, emeklilere 1000 liranın altında aylık bağlanması, yandaşlara oy avcılığı için çeşitli adlar altında para dağıtılması ve onlara maaş bağlanması, kendimiz sıkıntı çekerken yurt dışına yardım yapılması,  sebepsiz ve gereksiz  yere 4 milyona yakın Suriye vatandaşını ülkeye alıp onlar için büyük paralar harcanması.  yandaş hırsızlara göz yumulup, devlet bütçesinin soyulması, hele hele son günlerde TBMM’nin yeni olan halılarının gereksiz yere tekrar değiştirilip kötü bir örneğin sergilenmesi, Lüks içindeki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na yapılan eşi görülmemiş harcamalar ve gereksiz pahalı uçak alımları ve de tefrişi, Vilayetlerdeki Valilerin bile daha önce benzeri görülmemiş israf derecesindeki harcamaları gibi akla gelebilen çok sayıdaki lüzumsuz harcamalar ve de özellikle  kimi yöneticilerin hırsızlığa bulaşarak suçüstü olduktan sonra bile  korunmaları, yağma boyutundaki soygunlar … say sayabildiğin kadar.

      İşte bunlar, fakirleşmemize sebep oldu. Gelecek nesle de kötü örnek oldu. Millet, borçla yaşamaya başladı. Milletin sofrasında tabak sayısı azaldı. Tencereler, eskisi gibi kaynamaz oldu.

     Yönetici hırsız olunca, öteki hırsızlar bunları örnek alıp çoğaldı. Vatandaşın malına göz diken hırsız, canını da almaya başladı. Geçim zorlaşınca, ahlak da bozuldu. Gelen haberle göre, fuhuş yapanların sayısı arttı. Din sömürüsü tavan yaptı. Milletin bir kısmı (özellikle yeni yetişen neslin bir bölümü), “Din bunların dini gibiyse, ben bu dinden değilim.” diyerek “Deist” olma yoluna gitti. Çözülmeyen, bozulmayan hiçbir değerimiz kalmadı.

     Bu devrede, manevi değerlerimizle birlikte, maddi imkanlarımızı da kaybettik. Her yönden fakirleştik. O sebeple de Marketler boş!