Adamım biri Afrika ormanlarında avlanırken yamyamlara yakalanmış. Yamyamlar adamı tuttukları gibi kabile reisinin huzuruna çıkarmışlar. Kabile reisi adama sormuş:
- Ölüm mü, mokoko mu?
Bir an düşünen adam, belki kurtulurum umuduyla cevap vermiş:
- Mokoko!
Kabile reisi kabilesine dönüp seslenmiş:
- Ooo, mokoko!..
O anda tamtamlar çalmaya, yamyamlar bağırarak dans etmeye başlamış. Sonra da kabiledeki bütün yamyamlar adamı sırayla tecavüz ettikten sonra serbest bırakmışlar.
Aynı adam birkaç yıl sonra aynı yerde avlanırken yine yamyamlar tarafından yakalanmaz mı? Yamyamlar adamı tuttukları gibi yine kabile reisinin huzuruna çıkarmışlar. Kabile reisi adama sormuş:
- Ölüm mü, mokoko mu?
"Bu sefer de mokoko dersem; beni yine tecavüz ederler. Onun yerine ölürüm daha iyi anasını satayım!.." diye düşünen adam cevap vermiş:
- Ölüm!
Kabile reisi kabilesine dönüp seslenmiş:
- Ooo, ölene kadar mokoko!..
KUYUMCU USTASINDAN BİN SOPA YİYEN ŞEHZADE
Bu Bir Osmanlı Hikayesi
Kanuni Sultan Süleyman, şehzadeliğinde kuyumculuğu öğrenmesi için babası tarafından İstanbul'un en meşhur kuyumcu ustası olan Kostantin'in yanına çırak olarak verilmişti. Belli saatlerde ustasının yanına gider ve çıraklık yapardı.
Henüz tecrübesiz olduğu ilk günlerinde ustasını kızdırmış ve Kostantin Usta yemin ederek Şehzade Süleyman'a:
-Eğer şu işleri iyi çıkarmazsan sana bin değnek vuracağım" diyerek yemin etmişti.
Şehzade Süleyman da bunu annesi Hafsa Sultan'a anlatmıştı. Validesi, Kostantin Usta yı çağırarak, oğlunu affetmesini rica edip kendisine ihsanda bulunmuştu. Kostantin Usta ise, aldığı altınları, Şehzade Süleyman'a vererek:
-Al bunları, eritip beş yüz tel çubuk haline getir!" dedi.
Şehzade Süleyman söylenileni yaptı ve ustasına verdi. Kostantin usta onu dövmek için yemin etmişti ve bunu bir şekilde yerine getirmek istiyordu. Şehzade Süleyman'ı falakaya yatırdı ve elindeki beşyüz altın çubukla ayaklarına iki sefer vurdu. Bu suretle yeminini iki sefer vurduğu beş yüz çubukla yerine getirmiş oldu.
MİNİ ETEK
Temel, arkadaşı Dursun'a arabasının öyküsünü anlatıyormuş:
- Bir gün otostop yapıyordum. Mini etekli güzel bir bayan bu arabayla yanımda durdu ve beni arabasına aldı. Bir süre gittikten sonra, arabayı kuytu bir köşeye çeken kadın, mini eteğini iyice yukarı kaldırdı, dudaklarını ıslattı ve "Benden ne istersen, alabilirsin." dedi. Ben de arabasını aldım.
- İyi etmişsin Temel, zaten mini etek sana hiç yakışmazdı!..
MISIR UNU
Alabora olan bir tekneden, yüzerek kurtulan tek yolcu bizim Temel'miş. Azgın dalgalarla boğuşan Temel, yüze yüze bir adaya gelmiş. Adada hiç kimse yokmuş, bizim zavallı Temel de Robinson gibi tek başına yaşamaya başlamış. Umudunu hiç kaybetmeyen Temel, "Elbet bir gemi geçer, ben de buradan kurtulurum." diye düşünüyormuş.
Aradan yıllar geçmiş ve bir fırtınada teknesi batan, güzel bir kız yüzerek adaya çıkmış. Genç kız, kendisini karşılayan Temel'e anlamlı anlamlı bakmış ve gülerek demiş ki:
- Herhalde yıllardır hasretini çektiğin şeye kavuşacaksın şimdi.
Temel'in gözleri parlamış:
- Uyyy, yoksa mısır unu mu getirdin yanında?
|