Yıllar önce İngiltere'de erler şemsiye kullanmazmış. Şemsiye taşıma hakkı sadece subaylara tanınıyormuş. O yıllarda bir gün genç teğmenlerden biri, koltuğunun altında bir şemsiye ile hızlı hızlı yürüyen bir eri görünce, beyninden vurulmuşa dönmüş ve askeri çağırmış:
- Asker!..
Asker koşarak gelmiş, tak bir selam:
- Buyur komutanım!..
- Bu ne küstahlık!.. Sen asker misin, soytarı mısın?
Ve teğmen, şemsiyeyi aldığı gibi dizinde iki parça ettikten sonra bağırmış:
- Bu sana bir ders olsun, bir daha böyle küstahlıklar yapma!
- Başüstüne komutanım!
Asker, selamı çaktıktan sonra sormuş:
- Teğmenim, beni az önce evine yollayan general şemsiyesini istediğinde; kim kırdı diyeyim?
KİM BAKARSA BAKSIN!
Erkek eşeğin cinsel arzuları uyanmış, dişi eşeğe bir teklifte bulunmuş:
- Hadi sevişelim!..
Dişi eşek, bu teklif karşısında terddüt ederek sormuş:
- Sevişmesine sevişelim de, çocuk olursa; kim bakacak?
Erkek eşek, iyice sertleşen cinsel organını göğsüne göğsüne vurarak, heyecanla cevap vermiş:
- Ben bakarım!.. Ben bakarım!.. Ben bakarım!..
Sevişme faslı bitince, dişi eşek başlamış ağlamaya, hem ağlıyor, hem de soruyormuş:
- Çocuk olursa; kim bakacak?
Erkek eşek umursamaz bir tavırla iyice küçülen şeyini sallamış:
- Bana ne yahu, kim bakarsa baksın!..
YA BENİM İMZAM ONUN YAZISININ ALTINDA ÇIKSAYDI
Süleyman Nazif'in bir yazısının altında yanlışlıkla "Filorinalı Nazım" imzası çıktı. Buna pek sıkılacağını tahmin eden bir zat ona:
- Geçmiş olsun üstat, başınıza bir kaza gelmiş, dedi.
Süleyman Nazif:
-Evet, Allah'a şükür, ucuz kurtulduk doğrusu, diye cevap vermesi üzerine o zat hayretle:
-Nasıl ucuz kurtuldunuz? Yazınızın altında onun imzasını bir felaket telakki etmiyor musunuz? diye sorunca Süleyman Nazif dedi ki:
- Evet ama, düşünün, ya onun yazısı altında benim imzam çıksaydı.
|