Devr-i iktidarınızda Yunanistan, Ege Denizi’ndeki 18 adamızı işgal edip sahiplendi. Üstüne tesislerini dikip, askerlerini de koydu. Böylece, Ege’deki “Kıta Sahanlığı”nı da genişletti. Siz ise, iktidar olarak sadece seyrettiniz. Kaçmayın, artık bir açıklama yapın. Bu 18 Ada’mızı Yunanistan’a neden verdiniz?
Değerli okurlarım; Bu olayı duyduğumdan beri yani, yıllardan beri uykularım kaçıyor. Uzunca bir süre Öğretmenlik ve Eğitim yöneticiliği yaptığım o yıllarda çocuklarımıza; “Vatanımın bir karış toprağına göz dikenin, gözünü oyarız! Vatan için canımızı veririz! Vatan toprağı, ana kucağıdır. Toprak, uğruna ölen varsa, vatandır!” gibi vatan toprağı uğruna ölümü bile göze aldığımızı söyleyip, hamasi laflar ederek, bir nesli yetiştirmeye çalıştık.
İşte, alın size, “Bu Vatanın toprağı, bakın şimdi ne olmuş?”. Ege Denizinde sahibi olduğumuz ve her biri en az İstanbul’daki Büyükada büyüklüğündeki tam 18 adamızı, bu iktidar döneminde kaybettik. Başka bir söylemle, elin gavuruna (Yunanistan’a) verdik. Kavgasız, savaşsız, kayıtsız, şartsız teslim ettik!
Onlar ki, 2004 yılından beri işgal ettikleri bu adaların üstlerine, bir de utanmadan ve korkmadan tesisler yaparak, askerlerini diktiler. Siviller için binalar, barınaklar yaptılar. Yunanistan’dan gelerek, bu adalarda yaşamak isteyenleri maaşa bağlayıp, her birinin böylece üstüne oturdular.
Oysa, Lozan Anlaşması’na göre, üzerlerinde silah bulundurulması yasaklanan bu adaların, 1933 yılında Milletler Cemiyeti tarafından da Türkiye adına tescil edildiği, yıllardan beri ismen ve resmen belgelenmişti.
ŞU SAHİPLENMEYE BAKIN!
Üzerlerine iyice oturduktan sonra Yunan Cumhurbaşkanı, Savunma Bakanı ve Genel Kurmay Başkanı bu adaları ve yaptıkları askeri birliklerini ziyaret ederek, bize oradan (tabir uygunsa) “Nanik” yaptılar. Karınlarını doyurmak için kuzu çevirip, bizimle alay edercesine kendilerine bir güzel de ziyafet çektiler.
Bir kere daha tekrar edelim ki üstelik Yunanlılar, Lozan Anlaşması gereğince silahsız olması gereken bu adalarımızı, son model silahlarla donattılar.
Olay, bizdeki yandaş medyada saklanırken, muhalif medya tarafından haber olunca, hem suçlu hem de güçlü olmaya çalışan Yunanistan’ın tepkisi, sert oldu. Yunan Savunma Bakanı tepkisini, üç kelimeyle kestirip, attı. Türkiye’ye meydan okuyup, “Sıkıyorsa, gelin alın!” dedi. Tabii ki sıkmadı, 18 adamız, gitti gider.
Hakkını yemeyelim(!) Bizim Dışişleri Bakanı’mız, yırtık don hikayesinde olduğu gibi ortaya çıkıp, “Adaların hukuki ve fiili durumunda bir değişiklik olmamıştır.” diyerek, sadece kargalarla kendini güldürdü.
19’NCU ADA’MIZ DA, YOLDA!
Yani, o da gidiyor. Bu konuda başından beri yırtınan, Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri Kurmay Albay Ümit Yalım, işin ehli ve bileni olarak, yıllardan beri adeta kendini parçaladı. “Adalarımız bir bir gidiyor. Yunanlılar adalarımızı işgal etti. Bu adalar bizim, sahip çıkalım.” Dedi ve belgelerle sadece o sahip çıktı, ama kendi söyledi, kendi dinledi.
19’cu adaya gelince, bu ada Girit yakınanda olup, 1669 yılından beri sahibi olduğumuz “Küçük Çuha Adası” dır. Yunanlılar şimdi, bu adada oturacak olan Yunan vatandaşlarına da aylık 500 Euro ile ev ve arsa vaat ediyorlar. Yani, o da yakında elimizden çıkacak!
İNGİLİZLERİ ÖRNEK ALIN
1982 yılında Arjantin de, İngilizlere ait olan Falkland adalarını işgal etmişti. Üstelik adalar, Arjantin’in burnunun dibinde, İngiltere’ye ise çok uzaktaydı.
İngilizler, olaya bizim gibi seyirci kalmadılar. Haberi aldıklarında yola çıkıp adaları kuşatan İngiliz Filosu, kendisi de 250 askerini kaybederek, 650 Arjantinliyi öldürüp, adaları geri aldı.
BİZ, BÖYLE BEKLEYECEK MİYİZ?
“Tavadakini bırakıp, havada aramak” diye, işte buna denir. Kendi vatan toprağına sahip çıkmayan bu iktidar, başka ülkenin topraklarına asker gönderip, nice şehitler vererek savaşıyor. Şaşılacak şey!
İşin en ilginç yanı, muhalif basının ve kimi yurtseverlerin bütün tepkilerine, yazı ve söylemlerine rağmen, iktidardan “tık” yok. Yani, hiçbir ses çıkmıyor, sorulanlara da hiç bir cevap gelmiyor.
Cumhurbaşkanı’ndan, geçen yıl yaptığı Yunanistan ziyaretinde bu konuyu hem Başbakan, hem de Cumhurbaşkanlarına açacağını ve hesabını soracağını beklerken, pek büyük bir meseleymiş gibi o sadece ”Yunanistan’daki Müftü Sorunu”na değindi. Böylece, bütün beklentilerimiz hayalden öteye gitmedi.
Şimdi bendeniz, bu küçük köşeden önce milletimize haykırıyorum. “Ey millet uyuma! Yarın üstündeki yorgan da gidecektir!”
Tabii ki esas iktidara soruyorum. “Ey iktidar, Ey hükümet yetkilileri ve sorumluları! Yetki sizin, ama sorumluluk da sizin. Açık konuşun. Bu 18 adayı Yunanistan’a verdiniz mi, vermediniz mi? Verdiniz ise neden? Vermedi iseniz, elin gavurunun o adalarda işi ne?”
Lütfen bir açıklama yapın. Bütün millet, ısrarla sizden bunu bekliyor.
