Turistin biri, Cezayir'de bir çölde susuz kalmış, kumların üzerinde sürünüyormuş. Birden dükkân gibi bir yer görünce, oraya giderek şöyle demiş:
- Su!.. Lütfen bir yudum su!..
- Beyefendi, ne yazık ki suyumuz yok, ama isterseniz kravat verebiliriz.
- Ben ne yapayım kravatı? Susuzluktan geberiyorum!..
Dükkân sahibi turiste, 2 kilometre güneye gitmesini, ve oradaki dükkânda su bulabileceğini söylemiş. Turist güç bela oraya varmış ve son bir gayretle yalvarmış:
- Suuu!.. Birazcık suuu!..
Aldığı yanıt şu olmuş:
- Maalesef beyefendi, buraya kravatsız giremezsiniz!..
KULAKLARIN OLSAYDI
Adamın biri, korkunç bir kazada kulaklarının ikisini birden kaybetmiş. Bu alışılmadık durum, onu çok hassas ve alıngan bir kişi yapmış. Kaza sonucu sigorta şirketinden aldığı rekor tazminat, acısını epey hafifletmiş ve ona her zaman hayalini kurduğu işi kurma olanağı vermiş. Gitmiş, gelişmekte olan küçük bir bilgisayar şirketini satın almış. Ancak, hiç yöneticilik deneyimi olmadığını görmüş ve birini işe almaya karar vermiş. Üç aday seçmiş ve her biriyle tek tek görüşmeye başlamış. İlk aday gayet iyiymiş ve adam onu sevmeye başlamış. Derken adaya sormuş:
- Bende alışılmadık birşey görüyor musun?
- Eğer onu kastediyorsanız, kulaklarınız yok.
Adam çok üzülmüş ve ilk adayı derhal odadan kovmuş. İkinci aday, birinciden de iyiymiş. Konuşmanın devamında adam aynı soruyu ona da sormuş:
- Bende alışılmadık bir durum görüyor musun?
- Evet, kulaklarınız yok!
Adam üzgün ve kızgın, onu da dışarı atmış. Derken sıra üçüncü aday Temel'e gelmiş. Temel, bütün sorulara mükemmel yanıtlar verince, adam heyacanla sormuş:
- Bende, alışılmadık bir durum görüyor musun?
- Evet, kontakt lens kullanıyorsunuz.
Adam iyice heyecanlanmıştır:
- Çok iyi! Bu, senin zeki biri olduğunu gösterir. Nasıl anladın?
- Ula çok basit, kulakların olsaydı gözlük takardın da!..
Valide Suyu
Bu Bir Osmanlı Hikayesi
Sultan II. Osman zamanı. İstanbul’da Hacı Mehmed Efendi isminde bir tüccar vardı. Günün birinde, dinine bağlı bir hanım ile evlenmek istedi. Fakat alacağı hanımın şu üç şartı kabul etmesini istiyordu:
1-Sırtına giydiği siyah örtü, öldükten sonra tabutunun üstüne örtülecek
2-Beş vakit namazını zamanında eda edecek, velev ki ben yemeksiz kalayım
3-Cenâb-ı Hak evlat verir de ölürse, üzerindeki gelinlik ile benim önüme gelecek ve müjdeleyecek.
Bu şartlarla talip olduğu birinci hanım, ilk ikisini kabul etti ve üçüncüsünü kabul etmedi. İkinci olarak istediği hanım da ilk iki şartı kabul etmedi. Nihayet üçüncü olarak istemeye gittiği hanım, bu şartların üçünü de kabul etti ve Mehmed efendi onunla evlendi. Bu evliliğinden üç çocuğu oldu.
Fakat üçü de daha yaşlarını doldurmadan vefat ettiler. Hanımı söz verdiği gibi, herbirinin vefatında da gelinliğini giyerek efendisini karşıladı. Hacı Mehmed efendi de Cenâb-ı Hakk’a şükür secdesine kapandı. Üçüncü çocuğunun vefatında hanımının sol gözünden bir damla yaş aktı.
Çocuğun defninden sonra Mehmed efendi hanımına:
-Ey hatun! Giy bakalım şu başörtünü, dedi.
Hanımı da:
-Aman Hacı efendi!
Ben ettim, sen etme, diye yalvardı.
Mehmed efendi:
-Hayır hatun, kalbini bozma. Cenab-ı Hakk’ın izniyle şöyle ufak bir gezi yapacağız.
Otakçılardan çıkarak Topçular tarafına geldiler. Burada hanım susadı ve Mehmed efendiden su istedi.
Mehmed efendi de:
-Ey Hatun! Ben acizim. Cenab-ı Hak’tan iste, dedi.
Hanım da mübarek ellerini açtı ve gökten billur bir bardak içinde su geldi. İkinci defa tekrar istedi. Mehmed efendi, yine, ben acizim dedi ve hanım ellerini açınca gökten bir bardak su geldi. Üçüncü defa yine su isteyince, gökten bir nida geldi:
-Ey valide! Önümde muazzam bir nehir verdır ki, geçmeme imkan yoktur.
Mehmed efendi de bu sesi işitti. Hemen hanımına seslendi:
-Hanım! Ayağının sağ topuğunu yere vur!
Hanım, ayağını vurur vurmaz yerden su fışkırdı. Bu suya Valide Suyu denilir ve hâlâ akmaktadır. İçenler doyamaz. Fakat eve götürülürse birkaç gün sonra acılığından içilmez hale gelir.
|