İşsizlik ve geçim zorluğu, insanları canından bezdiriyor. Hayat pahalılığı, çekilmez bir hal aldı. Halkın en çok kullandığı soğan ve patates bile, erişilmez oldu. Ey ülkeyi yönetenler! Bu durumu görün artık.
Değerli okurlarım; Türkçemizde, çekilen sıkıntı katlanılmaz hale geldiğinde, bu duruma “Bıçak kemiğe dayandı.” denir. Daha bundan ötesi olamaz, demek istenir. İşte, halkımızın içine düştüğü bu son durum, artık katlanılmaz hale gelen bir durumdur.
Siyasi iktidar, uzun süren yönetiminin son yıllarında, ülkeyi her bakıma sıkıntıya, çaresizliğe, sorunların çözümsüzlüğüne sürüklerken, halkın geçimini de iyice dar boğaza soktu ve hayatı çekilmez hale getirdi.
Tabii ki, herkes için söylemiyorum. Bu memlekette geçim derdi nedir bilmeyen tuzu kurularla, yönetimi ele geçirip hiçbir sıkıntı çekmeyenler konumuzun dışındadır.
Esas konuya geçmeden kimdir bunlar derseniz, bunlar iktidar mensupları, yandaşları ve iktidarın güç, kolaylık ve imkanlarından yararlanan zenginleşmiş insanlardır.Kuşkunuz olmasın ki, bu zenginleşmelerin çoğu, haklı zenginleşmeler değildir.
Genele oranlandığında bunların sayısı az olsa da, esas sıkıntıyı çeken ve hayatın zorlukları altında ezilen çok büyük vatandaş kitleleri ortadadır.
Kim ne derse desin, Türk halkı ekonomik çöküntü denilen bir çıkmazın baskısı altındadır. Ekonomik çöküntü, halk dilinde geçim darlığı demektir ki, halkımız kimi istisnaların dışında, büyük bir ekonomik sıkıntı ve geçim darlığı içindedir. Bunu, daha nasıl anlatmalı bilemiyorum.
NEDEN BU HALE GELDİK?
2000’li yıllara girdiğimizde de bu çöküntüyü yaşamış, yönetimi değiştirerek bu dertten kurtulmuştuk.
Bugün yönetimde olan Adalet ve Kalkınma Partisi yeni kurulmuş, halkın çektiği sıkıntılar bir yıl sonra onu, hem de tek başına iktidar yapmıştı.
Yeni iktidar, sıcak para bulabilmek için büyük bir kurnazlıkla dış borcu artırmış, devletin taşınmazlarını da satarak, bir kolay imkanı sağlamıştı. Ancak, kolay bulunan ve harcanan paralar suyunu çekmeye başlayınca, kötü günlerin işareti belirmeye başlamıştı.
Ve o kötü günler gelip çatınca da, işte bugünkü durum karşımıza çıkıverdi.
NEREDE YANLIŞ YAPILDI?
İktidar, esas yanlışı iki alanda yaptı. Birincisi, hesapsız-kitapsız ve gereksiz harcamalarla, kaynağın kurumasına sebep oldu.
İkici ve daha önemlisi, paralar ve para kaynakları yolsuz biçimde kullanıldı ve yolsuzluklar hırsızlık boyutunu alınca ve hırsızlara hesap da sorulmayınca, iş çığırından çıktı. Açık konuşalım, devletin dolayısıyla milletin parası denetimsiz biçimde gereksiz yerlere harcanıp, yandaşlara adeta pompalandı ve zaman içinde suyunu çekti. Lüks harcamalar da, israfın çabası oldu.
YOLSUZLUKLAR ÖNLENMEDİ, ÖNLENEMEDİ
Bu iktidar döneminde, her yapılan yolsuzluk, yapanın yanına kar kaldı. Hiç biri hakkında yasal işlem yapılması cihetine gidilmedi. 17 Aralık 2013 günü suç üstü yapılan rüşvet ve yolsuzluk operasyonu, bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarıldığı halde, suçlular göstermelik biçiminde tutuklanıp, 70 gün sonra salınınca çaldıkları paralar faizleriyle geri verilip, aklanıp paklandılar.
Böyle bir haksızlık, böyle bir kayırma dünyanın neresinde görülmüştü? ANAP döneminde ortalığın buna benzer bir şekilde pis kokuşması üzerine,1990 yılında 3628 numaralı “Yolsuzlukla Mücadele Kanunu” diye bir kanun çıkarıldı. Bu kanun, tam da bu iktidar dönemi için gerekli olduğu halde, 17 senelik bu iktidarda bir tek kişiye bile uygulanmadı, uygulanmıyor. Bu kadarı olmaz. Bu millet ve bu memleket bu kadar pisliğe katlanmaya layık değildir.
GEREKSİZ YATIRIMLAR
Bir ülkenin kalkınması için gerekli olan yatırımlar ve alt yapılar elbette yapılacaktır. Ancak, dikkat buyurunuz, “gerekli olanlar” diyorum. Onlar da, devletin (milletin) parası çar-çur edilerek ve böyle yüksek fiyatlarla değil, akıllı biçimde paramız kullanılarak yapılacaktı, yapılmadı.
Sadece bir-kaç örnek vereyim. Sormak lazım. Üçüncü Boğaz Köprüsü kime ve kaç paraya yaptırıldı? Körfezi dolaşan ve adına Osmangazi Köprüsü denilen köprü kime ve kaç paraya yaptırıldı? Uluslararası pek güzel bir Havaalanımız varken, yenisi üstelik uzak bir bölgeye kime ve kaç paraya yaptırıldı? Pek övünülen Otoyollar kimlere ve kaç para harcanarak yaptırıldı? Tamamen lüks merakı ile yapılan meşhur Başkanlık Sarayı kime ve kaç paraya yaptırıldı? Bu Sarayın Egedeki yazlık olanı ile Doğuda yapılacak olanı için kaç para harcanacak? Sorular, bunlarla sınırlı değil. Bunlar geçim derdinden kıvranan bu halk ve ülke için ne kadar gerekliydi? Bu, çok da gerekli olmayan öteki yatırımları için devlet ne zamana kadar ve ne kadar borç ödeyecek? Dahası var. 4 milyon civarındaki Suriye vatandaşına o 40 milyar dolar neden harcandı? Bu harcama neden devam ediyor? Çok da gerekli olmadığı halde, çeşitli devlet kadrolarına kayırmalı ve çok yüksek ücretler ödenerek, yapılan atamalar ne zaman duracak? Borçsuz ve daha iyi yönetim için tasarruflu olmak gerekmiyor mu? Yazık, bu millete yazık!
Yazılacak o kadar çok örnek var ki, bunlar sadece bir kaçı.
O HALDE, NE YAPMALI?
Bunun çaresini bulup söylemek, benim bilgi ve yetki alanımın dışındadır. Ancak, bu çıkmazın çaresi elbette bulunacaktır ve bulunmalıdır.
Ülkemizde üretimin durdurulması ve ihtiyaçların ithalat yoluyla karşılanması, katiyen doğru değildir. Bu, insanın çalışmadan hazır yemesi gibidir. Bunun sonu gelmez.
Bir zamanlar, kendi ihtiyacını kendi karşılayan ve bolluk içinde yaşayan bu ülke, artık kuru soğan ve patatese muhtaç hale gelmiştir. Daha iki gün önce, patatesi 8, soğanı 10 liradan aldım ve kahroldum. Tabii ki, ülkenin içine düştüğü bu durumdan kahroldum.
Değerli okurlarım; Türkiye her bakıma güçlü bir ülkeydi, ama artık değil. Yiyecek dahil, h0er türlü ihtiyacını dışarıdan satın almak durumundaki bir ülke güçlü olamaz.
Bir ülkenin halkı mutlu olamazsa, ne kadar rahat ve zengin olsalar da, o ülkeyi yönetenler de mutlu olamazlar.
|