Her gün yediğimiz tam 1211 gıdanın sağlığımıza zararlı olduğu, yetkili Bakanlık tarafından açıklandı. Listesi de, İnternet’te yayınlandı. “Ey Bakanlık! Şimdiye kadar aklın neredeydi? Bu halka, b.k bile yedirdiklerinin acaba farkında mısınız?” Yazıklar olsun size!
Değerli okurlarım; Haber, özetle şöyle diyor; “Tarım Bakanlığı, yaptığı kontroller sonrasında sattığı gıda ürünlerinde tağşiş (dışarıdan zararlı katkı) ve taklit (sahtecilik/benzetme) yaptığı kesinleşen firmaları açıkladı. Son tahlillerde 618 firmanın, 1211 parti üründe taklit ya da tağşiş yaptığı tespit edildi. İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere, birçok şehirdeki denetimlerde rastlanan hileler, tek tek açıklandı. Sahtecilik yapılan ürünlerin 130’u İstanbul’da, 73’ü Ankara’da, 123’ü İzmir’de, 101’i Adana’da, 56’sı Diyarbakır’da ve 65’i Bursa’da yakalandı. Zeytinyağı ve Sucukta, akıl almaz sahtekarlıklar tespit edildi. Bir lokantanın köfte harcından domuz eti çıktı. Birçok üründe de domuz, at ve eşek eti tespit edildi. Çok sayıda lahmacun dükkanında yapılan denetimde at eti, eşek eti, kanatlı hayvan et kırpıntıları ve sakatat (ciğer, bağırsak ve çöpe atılması gereken artık et parçaları) tespit edildi. Dana kıymalarda bolca at eti, eşek eti ve kanatlı hayvan artıkları tespit edildi.
Haber, uzayıp gidiyor.
NELER YEDİRMİYORLAR Kİ?
Değerli okurlarım; Bu anlatım, haberin özetidir. Elinizde İnternet’iniz varsa, bir açın bakın. Bakanlığın yayınladığı listeyi gözlerinizle görün. Bu aşağılık “sahteci/paragözler”, bize neler yediriyorlar, neler? O listede yazılanları ve ürettiklerini, firmalarıyla beraber iyi tanıyın. Geç de olsa, adları ve adresleri, açık açık yazılmış.
Bir tane namuslu lahmacuna ya da köfteye rastlamak mümkün değil. Her ikisinin içinde, soğan ve artık etler, at, eşek kıymaları, kıyılmış tavuk kanatları var. Kötü kokularını yok etmek için kullandıkları baharatlar bile bozuk ve sahte. Ya o süt tozundan yapılan sütler, günü geçmiş bozuk yoğurtlar… Pislik, diz boyu! Namussuzluk, ancak bu kadar olur.
Hele o başka yağların karıştırıldığı ve natürel-sızma diye satılan zeytin yağlar. İçine, patates ve margarin karıştırılan tere yağlar, dondurulan ürünler. Tatlılara karıştırılan glikoz ve sakaroz şurubu, aynı şurupların karıştırıldığı o süslü ambalajlardaki Ballar. Ve de, akıl almaz öteki gerçekler, sizi kusturabilir, ama bilmiyorsunuz ki!
O HALDE, NE YAPABİLİRİZ?
Uzun yıllar görev yaptığım İstanbul’un, sıkça bulunduğum protokol yemek masalarında, bize b.k bile yedirdiklerini alenen itiraf ediyorum. O süslü masalar, süslü tabaklardaki yemekler ve iştah açan görünümleri ile bize, demek ki sürekli b.k yediriyorlardı. Ancak, kimin umurundaydı? Yetkili olanlar bunu denetlemezse, vatandaş ne yapsın? O zaman, pek ilgisi ve bu konuda bilgisi olmayan ben ne yapayım?
Şimdi ne yapabileceğimize gelince… Yahudilerin ibret veren bir sözü vardır. Onu, hiç akıldan çıkarmamak lazım. “Babana bile güvenme!” Olay şu; Yahudi oğlunu yüksekçe bir duvarın üstüne çıkarıp, “Atla oğlum, ben seni tutacağım.” diyor. Çocuk, korksa da atlıyor, ancak baba tutmayınca çocuk ciddi yaralanıyor. Neden böyle yaptığını babasına sorunca da Yahudi; “Bak oğlum, bu dünyada babana bile güvenme” diyerek, oğluna büyük ve önemli bir ders veriyor.
Değerli okurlarım, başka konularda olduğu gibi, bu gıda ve yemek konusunda da, siz siz olun hiç kimseye güvenmeyin! Bir tanıdık olsa bile.
Çünkü, gıda konusunda hilenin yapılmadığı hemen hiçbir yer yok. Varsa da çok az. Herkes, tatlı kazancına bakıyor.
“Benim bulunduğum çevre küçüktür, herkes birbirini tanır, burada öyle hileler filan yapılmaz.” Demeyin sakın.
Hepsinden önemlisi, mecbur kalmadıkça evinizin dışında yemek yemeyin. Yemekli toplantılar cazip gibi görünse de, uzak durmaya çalışın. Hele, yemek fabrikalarının ürettikleri yemeklerden mutlaka uzak durun. Aksini söyleyenlere de, pek itibar etmeyin.
Nefis, mide ve sağlık sizindir. Ona karışamayız, ama yine de söyleyelim. Hileli gıdaların, kimi zehirlenmelerden başka, ömre zarar verdiğini ve ömrün kısalmasına sebep olduğunu da unutmayın.
|