Bir şehit cenazesinde Ana Muhalefet Partisi’nin liderine yapılan saldırı, çok büyük bir tehlikeye işaret ediyor. 60 yıl öncesinde yaşananları bilmeyenler var. Aman dikkat!
Değerli okurlarım; Bu yazıyı, ilk günün TV haberlerini izledikten sonra yazdım. Gazeteleri henüz okumamıştım.
Olay, herkesin bildiği bir olay. Geçtiğimiz 21 Nisan Pazar günü, Ankara’nın Çubuk İlçesinin Kuzuluk Köyünde bir asker şehidimizin cenaze namazı kılınacak. Cenazeye CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ‘da katılıyor.
Cemaat İmamın, Kılıçdaroğlu da cemaatin önünde saf tutmuş namazı beklerken, bir gurup saldırgan arkadan gelip cemaatin üzerine yürüyor. Hedef Kemal Kılıçdaroğlu.
Eylemin hedefini ve niyetini pek anlayamayan cemaat Klıçdaroğlu’na tam siper olamayınca, CHP lideri yüzüne ve vücuduna darbeler alıyor. Şiddetle tartaklanıyor.
Bu durumu gören ve işin vahametini anlayan görevliler ve vatandaşlar hızlı davranıp, Kemal Kılıçdaroğlu’nu en yakındaki bir eve sokuyorlar.
Evin bir odasında 1.5 saat bekletilirken sadece bir bardak su içip kendine gelmeye çalışan Kılıçdaroğlu, takviye güvenlik güçlerinin gelmesiyle zırhlı bir araca bindirilip, makam aracına götürülüyor. Ne var ki, CHP liderinin makam aracının camları da bu arada saldırganlarca kırılıyor.
Cenazeye gelen ve ölen o askerin içinde olduğu Ordunun daha önce başında olan Milli Savunma Bakanı, yatıştırmak için saldırganların sırtını okşarcasına onlara hitap ediyor, Kemal Kılıçdaroğlu böylece bir kere daha ve adeta kınanmış oluyor
1959 YILI OLAYLARINI HATIRLADIM
Şimdiki nesil bilmez. Yaşı 70’in altında olanlar da pek hatırlamaz. Bendeniz hatırlıyorum.
Demokrat Parti iktidarda. CHP, yine Ana Muhalefet Partisi, lideri de İsmet İnönü. Kayseri ile Niğde arasında bulunan Kayseri’nin Yeşilhisar kasabasında iki partinin temsilcileri arasında ciddi kavga çıkmış, silahlar patlamıştı.
Siyasi durum, zaten gergindi. İsmet İnönü olayı izlemek üzere 3 Nisen1959 günü trenle Kayseri’ye, oradan Yeşilhisar’a gitmek istedi. Tren Kayseri’ye geldi, ancak Vali talimatlıydı, İnönü’yü Kayseri’ye sokmadı. Görüşmeler oldu, Kayseri’ye giren İnönü ertesi günü Yeşilhisar’a gitti, ancak buraya da önce sokulmadı, daha sonra protestolarla girebildi.
Kayseri’de ve bu İlçede büyük olaylar yaşandı. Bu durumdan Demokrat Parti ve lideri Adnan Menderes, çok olumsuz tepkiler aldı.
İktidar ile Muhalefet arasındaki gerginliği anlatmak üzere, İsmet İnönü bu defa Ege Bölgesine bir seyahat yapmak istedi. İlk olarak da, 30 Nisan 1959 günü Ankara’dan trenle Uşak’a geldi.
İnönü, Uşak’ta büyük tertip ve tepkilerle karşılandı. Demokrat Parti, olayları tetikliyor, yandaşlarını ileri sürüyor, İnönü’ye saldırtıyordu. Olaylar sırasında İnönü defalarca taşlandı ve bir taş başına isabet edince, yaralandı ve kanı aktı.
Eğer görevliler ve CHP’liler duyarlı olmasaydı, İnönü’nün canına kıyabilirlerdi.
TARİHİN CİLVESİ
Tam bir yıl sonra yani 29-30 Nisan 1960 günü, İstanbul ve Ankara’da Demokrat Parti iktidarına ve Adnan Menderes’e karşı büyük protestolar yapılmış, peş peşe mitingler düzenlenmişti. Ve bu olaylar, Adnan Menderes’in sonunun başlangıcı olmuştu.
Bu olayların akıbeti, 27 Mayıs 1960 Askeri darbesini getirmiş, bilindiği gibi Menderes canından olmuştu.
Eskilerin doğru bir sözü vardır. “Tarih, tekerrürden (tekrardan) ibarettir. Eğer ders alınsaydı, Tarih tekerrür etmezdi.” Demişler.
Ana Muhalefet Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na Ankara’nın Çubuk İlçesinde yapılan bu saldırı, bana 1959 yılında yine bir Nisan gününde, yine Ana Muhalefet Partisi olan CHP’nin liderinin uğradığı saldırıyı hatırlattı. O sebeple, “Aman!” diyorum. Ve ısrarla, “Aman dikkat!” diyorum.
Bu fiili saldırıdan sonra, bir Muhalefet Partisi lideri olan Devlet Bahçeli’nin olayı kınamak yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirmesini ise, anlamak mümkün olmuyordu.
Değerli okurlarım; İktidar Partisi yetkililerinin olayı kınaması, sadece bir formalitedir ve yeterli değildir. Doğru olan, gereken tedbirleri önceden almaktır.
Olayın failleri kaçmıştır. Yakalanmaları zor olacaktır. Yakalansalar bile, ifadeleri alınıp ya salınacaklar ya da tutuldukları yerde kısa bir dinlenmeden sonra serbest kalacaklardır. Türk siyasi hayatı ise, kanaması dinmeyen yeni bir yara alacaktır.
İşte, yazımın başında bu tür eylemlerin “Çok tehlikeli” olduğunu söylerken, bunlardan herkesin ders alması gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
|