İktidarın İstanbul Belediye Başkanları, 25 yılda Belediyeyi yiyip bitirme noktasına getirdiği halde, Binali Yıldırım’a bunun nedenini, dolaylı da olsa hesabını soramadı. Terlemeyen Binali Yıldırım da, salondan galip gibi ayrıldı.
Değerli okurlarım; Memleket meselesi haline gelen İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminde, iki aday Pazar akşamı kozlarını paylaştı. Ancak, CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu elindeki kozları hiç kullanamadı.
Bu günü ve saati merakla beklediği halde, halkımız Ekrem İmamoğlu’ndan umduğunu bulamadı. 25 yıldan beri İstanbul’u yöneten iktidarın Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım ise, hiç terlemeden salondan ayrıldı. Adeta maçın galibi gibiydi.
Oysa, Ekrem İmamoğlu’nun elinde çok önemli kozlar ve sorulması gereken sorular vardı ve halkımız bunların sorulmasını istiyordu. Cevabı zor verilecek ya da verilemeyecek olan bu soruları, nedense İmamoğlu rakibine sormadı. Şaşılacak şeydi. Yazımız, o sebeple biraz uzun oldu, ama gerekiyordu.
Sorulacak sorular o kadar çoktu ki, alın size birkaç tanesini söyleyeyim.
-
Büyük gelirleri olan Belediye, bu kadar çok, yani verdiği hizmetten fazlasına neden borçlandı? Diye sormadı.
-
Belediye, bütün işleri neden hep yakınlarına ve yandaşlarına, hem de büyük paralarla verdi? Alın size bazı örnekler, niye diyemedi?
-
Vakıflar, belli bir paranın ya da malın hayır maksadıyla kullanılması için kurulur. Onların amacı, gezi düzenlemek ya da kurs açmak değildir. Belediyenin görevleri arasında Vakıflara yardım etmek yok iken, yüz milyonla ifade edilen paralar kimi vakıflara neden bağışlandı? İstanbul’da 23’bin vakıf varken, neden sadece 20’sine para verildi? Bu 20 Vakıf içinde Cumhurbaşkanı’nın oğlunun kurduğu TÜRGEV ve Okçuluk Vakfı ile, kimi çirkin olaylara adı karışan Ensar Vakfı neden tercih edildi? Türkiye de Okçuluk diye bir alan ya da bir Spor var mı ki? Okçuluk Vakfına, neden büyük yardımda bulunuldu? Diye soramadı.
-
İstanbul’da içinde inşaat olmayan bir yeşil alan bırakmadınız. Olası bir depremde İstanbul halkı nerede toplanacak? Diye soramadı.
-
Sahilleri binalarla doldurdunuz, denizin görünümünü kapattınız. İstanbul’un en güzel alanlarını yandaş rantçılara neden hep peşkeş çektiniz? Diye soramadı.
-
Belediyenin bir sürü aracı varken, pahalı ve yeni araçları neden kiraladınız? Bu araçları, hangi hizmet için kimler kullandılar? Neden buralara hep büyük paralar ödediniz? Diye soramadı.
-
Belediyenin personelini ve imkanlarını, bu seçim işinde neden kullanıyorsunuz? Diyemedi.
-
Bir zamanlar İstanbul’un Terkos gölünden gelen suyu, Belediyece arıtılıp halka içiriliyordu. Gelen su miktarı çok az artırılsa da, su içilemiyor. Halkı neden su satın almaya mecbur bıraktınız? Şehir suyu neden hala içilemiyor? Diye sormadı.
-
İstanbul’un bütün şehir içi yolları paralı Otopark haline geldi. İspark adındaki bu Belediye şirketinin, para toplayıcılardan başka hiçbir masrafı olmadığı halde, bu kadar büyük paraları nereye gitti? Şirketin, geçen yıl sadece bir milyon lira kazanç göstermesi büyük bir suç ve ayıp değil mi? Çok büyük paralar kazandığı halde, araç sayısı her gün artan İstanbul için bir otopark sorunu olduğunu bilmiyor musunuz? Bu sonunun, İspark’tan başka çaresi yok mu? Diyemedi.
-
İstanbul Belediyesi’nde bir memur iken siyasete girdiniz ve Bakanlık, Başbakanlık yaptınız. Oğlunun malı olan ve filo haline gelen “Gemicikleri” ne zaman edindiniz? Oğlunun kaç gemisi var ve bunların toplam değeri kaç lira? 18 yaşını geçen çocuklarla, ana-babaları mal beyanında bulunmadığı için, siz ve ben bulunsam da üzerimizde görünmüyor. Bizim ailenin malları da, babamın üstüne kayıtlı. Gel bunları da beraberce açıklayalım şeklinde niye diyemedi?
Değerli okurlarım, daha çok olduğu halde yerim dar olduğu için ötekilerini yazmıyorum. Burada esas söylemek istediğim, Ekrem İmamoğlu’nun elinde bu ve benzeri çok sayıda koz ve sorulacak soru varken, bu soruları herkesin gözünün içine baka baka neden sormadı? anlayamadık.
Sözün kısası “Dağ, fare doğurdu.” Hal böyle olunca Binali Yıldırım, tebessüm ederek bir galip edasıyla salondan ayrıldı.
Yine de Ekrem İmamoğlu’nun bu seçimi kazanacağına inanıyorum. Ancaaak…
İstanbul’u Vermezler!
Aksini düşünselerdi, seçimi iptal ve tekrar ettirmezlerdi. İstanbul’u neden ve ısrarla vermek istemediklerini bilmeyen kaldı mı acaba? “Nasıl vermezler ki?” derseniz, “Onlara sorun” derim. Şimdi, iki ihtimal konuşuluyor.
Değerli okurlarım; Gündem, hep İstanbul seçimi. Sadece İstanbul’un değil, Türkiye’nin meselesi haline gelen ve gündeminden hiç düşmeyen İstanbul Belediye Başkanlığı seçimi için gün sayılıyor.
Bu seçimi de, hem de açık farkla CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu’nun kazanacağına, hemen herkes kesin gözüyle bakıyor. O kadar ki, İmamoğlu’nun bir kısım iktidar yanlılarından da oy alacağı, bunun seçimin iptaline karşı bir tepki olacağı, o sebeple İmamoğlu’nun fark atacağı da ifade ediliyor.
Halkımız, doğru düşünüyor. Çünkü, seçimin iptali tamamen “uyduruk ve haksız” bir sebeple yapıldı, bu durum hiç kimseyi tatmin etmedi. İktidar yandaşlarını bile.
BU NASIL YÜKSEK SEÇİM KURULU?
Herkesin bildiğini bir kere daha tekrar edelim ki, herkesin kafasında pekişsin. Yüz kere tekrar etsek, yeridir. İptal sebebi olan saçmalığı biliyorsunuz., Sandık Kurullarının, daha doğrusu 754 adet Sandık Kurulu’nun Başkan ve üyeleri, kamu görevlisi olmayanlardan seçilmiş. Mesela, devlet okulunda çalışan öğretmen yerine özel okulda çalışan öğretmen görevlendirilmiş. Mesela, Ziraat Bankası’nda çalışan memur yerine, Akbank’ta çalışan memur görevlendirilmiş gibi.
Oysa, 70 yılı aşan siyasi hayatımızın seçimlerinde böyle bir ayrım yoktu. Düzenlemeyi, geçtiğimiz yıl kendileri yaptı.
Hayret ki hayret! Sandık Kurullarını belirleyen İl ve ilçe Seçim Kurulları, bunu onaylayan da Yüksek Seçim Kuruludur. Yani, hep kendileri. Ancak, iktidarın aşırı baskısı üzerine seçimi iptal ettirecek başka gerekçe bulunamayınca, bu gerekçeye sığındılar ve seçimi iptal ettirdiler. 7’ye karşı 4 olan iptal gerekçesine, halkla birlikte kendileri de güldüler.
BU NE LAHANA TURŞUSU?
Yaptıkları perhiz bozuldu. Çünkü, lahana turşusu yediler ya da suyundan içtiler. Cümle alemin güldüğü ve şaştığı bir kararla, aynı kurullarla bu seçime de devam ediyorlar. Büyük tepki alınca da, 13 Seçim Müdürünü sürgün edip, değiştirmişler.
Tepki alan karara göre, iptal gerekçesini ortadan kaldırıp bu seçimi de, beğenmedikleri ve haklarında tahkikat açtırdıkları memurlarla yapıyorlar. Bu duruma şaşırıp, isyan etmeyen kalmadı, ama kim takar?
Değerli okurlarım, bütün bunları belki de bendenizden daha iyi biliyorsunuz. Tepkisiz bir toplum olduğumuz için, bu durumu yüksek sesle değil, adeta fısıltıyla eleştiriyoruz. Ama, gerçek eleştiri şüphesiz sandıkta olacak.
SİZ, ÖYLE SANIN
Üç gün önce, arabama baktırmak için, İstanbul’da bir Oto Sanayi Sitesi’ne gittim. Çalışanlar ve müşterilerle sohbet ilerleyince gurup çoğaldı ve hep bu durum konuşuldu. İktidarın adayı Binali Yıldırım’ın oğlunun gemicikleriyle, Ekrem İmamoğlu’nun babasının, oğlu Belediye Başkanı iken 2014’den sonra edindiği mallar da konuşuldu. Bendeniz, genellikle konuşulanları dinledim.
İçlerinde iktidar yanlısı vatandaşlar da vardı. Hemen hepsi, seçimin iptalini haksız buluyor, bu duruma şiddetle tepki veriyor ve oylarını bu seçimde değiştireceklerini söylüyorlardı.
Ancak, ortak bir görüşleri vardı ki, dikkatten kaçmıyordu. Vatandaş, iktidar kaybetse de İstanbul’u vermez diyordu. Çünkü, bu kere kazanacağına inanmasa, iptal ettirmezdi diyorlar. Ben de haklı olarak, “Neden ve nasıl vermezler?” diye soruyordum.
Nedeni belliydi, bu sütunlarda da daha önce yazmıştım. Nasıl? Olacağına gelince… İki yolun izleneceği söyleniyordu.
Birinci yol, işi sandıklarda bitirmek, anlarsınız ya… İkinci yol ise, son sözü söyleyerek sonucu açıklayan ve açıkladığı sonuca hiç bir itiraz mercii bulunmayan Yüksek Seçim Kurulu’nun hayırseverliğine ya da yardım severliğine güveniyorlar. Söylenen ve de ısrarla söylenen bu. Muhalifi de, muvafıkı da bunu söylüyordu.
NEDEN VERMEZLER?
Bunun da iki nedeni var. Birincisi, açıkça söylendiği gibi İstanbul iktidarın hazinesidir. Bunu, daha önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi, iktidar İstanbul’dan hiçbir şekilde vazgeçmez. Bu görüş sadece bana değil, bu iktidarı yakından tanıyanlara aittir.
İkinci neden, İstanbul’u kaybettikleri takdirde, Türkiye’yi de kaybedecekler ve iktidarlarının sonu olacaktır. Bunu da bilmeyen yok gibi.
Ülkemizin içine düştüğü ekonomik zorluklar ve dış siyasetteki başarısızlıklar, iktidarı ülkeyi yönetemez duruma getirmiştir.
Unutmayalım, 1970’li yılların sonunda kısa süren Bülent Ecevit iktidarı, ülkeyi benzinsiz bırakmış, halkın ekmeğine sürdüğü Sana yağı bile bulunamaz olmuştu. Ve Ecevit, arkasına bile bakmadan çekip gitmişti.
17 yıldan beri ülkede ne var ne yoksa satıp, paraya para demeyen bu iktidarın döneminde, halkın kuru soğan ve patatese bile muhtaç kalacağı, bulmak için sabahın köründe kuyruklara gireceği hiç aklınıza gelir miydi?
Velhasıl, iktidarın son kullanma tarihi geçmiştir. Tavsiye edilen son tüketim tarihi de sonlanmıştır. Nasıl becerildiyse, kabul edilen yeni Hükümet Sistemi yanlış ve ülkenin zararına olmuştur, benimsenmemiştir, oturmamıştır. İktidarın bittiğine dair başka sebepleri saymaya kalksam, bu sütunlara sığmaz.
O halde, “Abbas yolcu” demektir. Bütün bunlara rağmen, kimi vatandaşların ısrarlı görüşlerine katılmaktan başka çaremiz yoktur. O vatandaşlar ki, İmamoğlu ve Partisi ağzıyla havadaki bütün kuşları toplasa, “İstanbul’u yine de vermezler!” diyor. İnşallah bunun aksi olur!
Ekrem İmamoğlu’ndan Beklenen…
Mazbatayı tekrar aldığı takdirde, Ekrem İmamoğlu’ndan beklenen 25 senelik saltanat soygununu, bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarmaktır. Kimlere haksız yere neler verilmiş? Kimler nerelerden, ne kadar zıkkımlanmış? Suçu ve suçluyu ortaya çıkaran hangi Müfettişler sürgün edilmiş? Suçu örtbas eden hangi Müfettişler terfi ettirilip Vali yapılmış? Ve, bütün bunların İstanbul halkına çıkarılan faturasının yoğunluğu ne kadardır? Mahkeme kararıyla gizlenen bu bilgi ve belgeler neelerdir?
Onun, sadece bunları ortaya çıkarıp, bu milletin hakkını yiyenleri de ortaya çıkarması, yalnız İstanbul’a değil, ülkemize büyük hem de en büyük hizmeti olacaktır.
Belediyenin öteki işleri, zaten memurları ve öteki yöneticileri tarafından yürütülecektir. İşler aksamaz. İmamoğlu bunu yapar mı? Yapar! Eğer, mazbatayı tekrar verirlerse tabii… Devran, elbette değişecektir. Gelenlere hazırlık olur.
İMAMOĞLU’NU PROTESTO!
İnanılmaz, ama oldu. İstanbul Belediyesi’nin memurları, binanın önünde toplanıp Ekrem İmamoğlu’nu protesto etmişler. İçlerinde ve ön safta, kavuklu cübbeli bir de İmam var. Vallahi de pes, Billahi de bu kadarına pes!
Mazbatayı alabilirse İmamoğlu’nun ilk yapacağı iş, bu asalakları Belediyeden temizlemek olmalıdır.
Eğer bunu yapmazsa, ona oy verenlerin hakları ona haram olur.
|