İstanbul’daki Eyüp Sultan Camii ve Türbesini görmeyen olsa da, bilmeyen yoktur. Her Bayramda olduğu gibi, bu bayramda da ziyaretçisi çoktu. Defalarca ve yeniden ziyaret ettim. Ziyaretçilere verilen bilgiler, insanı ahmak yerine koyuyordu. Doğruları bilmek adına, bu durumu yazıma konu yaptım.
Değerli okurlarım; Bugün size, ilginizi çekebilecek bir konudan söz edeceğim. Herkesin merak ve ziyaret ettiği, ancak hakkında tam bilgi sahibi olamadığı Eyüp Sultan Hazretlerinden söz edeceğim.
Eyüp Sultan denilen muhterem, Hz Peygamberin Mekke’den Medine’ye göçünde, Peygamberi evinde tam 7 ay süreyle misafir eden, ve Hz. Peygambere sadakatle ve de sıkı sıkıya bağlanan bir sahabedir.
Hz. Peygamberin ölümüne kadar onun yanından ayrılmamış, onun takdiri ve hayır duasını almış, örnek bir Müslüman, saygın bir insandır o.
Hz. Muhammed dönemindeki bütün savaşlara katılmış ve Peygamberin ölümünden sonra, daha 40 sene yaşayarak, Miladi 672 senesinde vefat etmiş.
NEREDE VEFAT ETMİŞ?
İstanbul’da. Esas adı Halid bin Zeyd (Zeyd’in oğlu Halid) olan Eyüp Sultan, Hicrette Hz. Peygamberi karşılayanlardan olduğu için Ensar olup, Eyyüb-el Ensari olarak anılmış, ancak adı günümüzde sürekli Eyüp Sultan olarak söylenmiştir.
Eyüp Sultan, tam 90 yaşında iken İstanbul kuşatmasına katılmış ve bu sırada vefat etmiştir. Ölümünden önce, “Beni surların dibine gömün” diye vasiyette bulunduğu, kuvvetli bir söylemdir.
Ancak, nerede gömülü olduğu, yani mezarının nerede olduğu bilinememiştir.
Fatih, İstanbul’u aldığında Eyyüb-el Ensari’nin İstanbul’da öldüğünü bildiği için, adamlarına araştırma emri vermiş, hocası Akşemsettin, anlatılanlara göre bilimsel değil, tamamen ilahi bir yaklaşımla araştırma yapmıştır. Arama yaptığı bölgede, (çayırda) 2 m2 alandaki otların hayvanlar tarafından otlanmadığını, yani bu otlara dokunulmadığını görünce, “İşte, burası Eyüb-el Ensari’nin mezarı dır.” hükmünü ortaya atmış ve mezarın bulunduğu böylece Fatih’e anlatılmıştır.
Hemen belirtmeliyim ki, Eyyüb-el Ensari’nin mezarının burası olduğuna dair başkaca inandırıcı hiçbir kayıt ve delil yoktur.
Akşemsettin’in bu sözüne Fatihin itibar etmesi üzerine, mezarın burada olduğu görüşü benimsenmiştir.
YANINA CAMİ YAPILIYOR
Mezar bulunduktan sonra üstüne bir türbe ve yanına da bir Cami yapılıyor. Semtin adı da Eyyüb-el Ensari’nin adından ötürü, Eyüp semti oluyor.
Cami ve türbe, bugünkü Cami ve türbe değil tabii. 1766 yılında meydana gelen büyük İstanbul depreminde Fatih Camii tamamen yıkılırken, Eyüp Camii de büyük ölçüde hasar görüyor.
Sultan III. Mustafa, Fatih Camiini yeniden yaptırırken, Eyüp Camii ve Eyüp Sultan türbesi, küçük çapta sadece onarılıyor.
1798 senesine gelindiğinde, III. Mustafa’nın oğlu olan Sultan III. Selim, Eyüp Camii’ni yeniler gibi önemli bir onarımdan geçiriyor ve bugünkü hale getiriyor.
1956 senesinde de, dönemin Başbakanı Adnan Menderes’in emriyle ve iki yıl süreyle Cami ve Eyüp Sultan Türbesi, yeniden restore ediliyor ve üzerinde (kubbelerde) küçük değişiklikler de yapılıyor.
2011 yılında da, Camii ziyaret eden dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan Cami ve türbenin daha esaslı bir biçimde onarımını sağlıyor ve 2015 yılında bitirilen işlemlerle Cami son şeklini alıyor.
Eyüp Sultan Türbesi ve Camii, bugün görülmeye değer bir durumdadır. İlk tamiratın Sultan 1.Ahmet tarafından yapıldığı, daha sonra da Sultan 1.Mahmut tarafından tamiratının sağlandığı bilinse de, esas tamiratlar daha sonra yapılmış ve Cami ve de Türbe, izleyenlerde büyük hayranlık bırakmıştır.
Değerli okurlarım, Cami ve Türbe üzerinde Sanat Tarihi hocası merhum Prof. Semavi Eyice çok kapsamlı bir araştırma yapmış ve deliller toplamıştır. Anlaşılan şu ki, yukarıda da belirttiğim gibi, esas adı Halid bin Zeyd olan sahabe Eyyüb-el Ensari Hazretleri ve namı diğer Eyüp Sultan Hazretlerinin, bu türbede yattığı gerçeği şüphelidir.
Müslüman dünyası, bu muhteremin burada yatıp yatmadığından çok, Peygamberimizin dostluğunu ve sevgisini kazanmış bir kimse olmasından ötürü, onu hatırlamakta ve unutmamaktadır.
Size ilginç bir örnek vereyim. Bizim halkımız bir takım anlatımlara inanarak, sahte mezarlarda yatan alakasız kimselere de “Evliya” gözü ile bakmaktadır.
İstanbul Roma, Türk ve İslam medeniyetinin çok, ama çok eski bir merkezidir. Geçici bir süre de olsa, 1970’ li yıllarda İstanbul Kültür Müdürü iken, eski eserler ve tarihleri üzerinde büyük ölçüde araştırma yaptım. Gördüm ki, insanlarımızın saflığından yararlanan kimi açıkgözler, yaşanmamış bir tarihi gerçekmiş ve alakasız insanları varmış ve yaşamış gibi bize yutturuyorlar.
Eyüp Sultan Hazretleri hakkında, çok sayıda uydurmalar vardır. Bendeniz, doğruların bilinmesi için, bu konuyu ele aldım.
MERAKLILARA KÜÇÜK BİR NOT
Fatih Camii’ni ziyaret edenler, bahçesindeki Fatih’in türbesini de (Sandukasını da) ziyaret ederler.
Diğer Padişahların cesetleri, sandukalarının altındaki mezar odasında olduğu halde, Fatih’in cesedi sandukanın altında olmayıp, Cami’nin mihrabının (İmamın Namaz kıldırdığı yerin) altındadır. Sandukanın altından, oraya dar bir yolla gidilir. 1898 senesinde, mumyalı olan cesede, Padişah emriyle açılıp bakılmıştır.
|