Miting yapsalar, böyle kazanamazlardı. Dalaştılar, 2 puan elde ettiler. Onlar (Evet’çiler) kazanırken, Türkiye kaybetti.
Değerli okuyucularım, Daha önce yine bu sütunlarda, “Türkiye’nin İtibarı” başlıklı bir yazı yazmış, bu iktidar döneminde ulusal itibarımızın, uluslararası arenada dibe vurduğunu, böylece ülkeye çok yazık edildiğini belirtmiştim.
Ne yazık ki, devleti yönetenlerin dış politikasında hiçbir değişiklik olmamış, aksine iktidarda biraz daha fazla kalabilmeleri için, bu güzel ülkemize hem içeride, hem de dışarıda her türlü kötülüğü yapmaya devam ediyorlar.
HER ŞEY, OY UĞRUNA!
Bundan önceki seçimlerde ve halkoylamalarında olduğu gibi, iktidarın kazanmak için her türlü yola başvurduğu ısrarla söyleniyor.
O kadar ki, bu başvuruların başında “katakulli”nin geldiği söyleniyor. Bir muhalefet partisinin iktidara meyletmesi, başka bir muhalefet partisinin bölücülük peşinde koşması, ana muhalefet partisininse, kendi içinde didişirken olup bitene hakim olamaması, iktidarın yanlışlarını artırıyor.
GELELİM 2 PUAN MESELESİ’NE
Türkiye’de bir “Tek Adam” yaratmak için, iktidar partisi var gücüyle mücadele ediyor. Hem de, devletin maddi ve manevi bütün gücüyle bunu yapıyor. Keza Cumhurbaşkanı da, devletin bu gücünü kullanarak, kendi lehine olan bu duruma destek veriyor.
Devletin bütün birimleri ve güçleri, bu maksatla 16 Nisan 2017 Pazar günü yapılacak olan halkoylamasına kilitlenmiş durumda.
Yalnız, yurt içinde mi? Hayır! Yurt dışındaki vatandaşlarımızın da oyları kazanılmak isteniyor.
Bu maksatla, geçen hafta Almanya ve Hollanda’da çalışan vatandaşlarımız için miting yapmayı planladılar. Oysa, 298 numaralı Seçim Kanunu’nun 94’ncü maddesine göre, siyasi partilerin yurt dışında miting yapmaları yasaklanıyordu.
Dinleyen kimdi? Önce, Almanya’da yapmayı denediler, Almanya kabul etmedi. Ve, bu maksatla Almanya’ya giden Dışişleri Bakanı’nın uçağına iniş izini vermediler. Yani, Dışişleri Bakanı’mızı Almanya’ya sokmadılar.
Peşinden, Hollanda’ya gitmek isteyen Aile Bakanı’mızı ülkelerine sokmadılar, ama Bakan başka bir araçla Hollanda’ya girmeyi başardıysa da, Bu defa Elçiliğimize (Konsolosluğumuza) sokmadılar. Bakanı, bir sokağın içinde arabasında saatlerce beklettikten sonra da, apar-topar yurt dışına çıkardılar.
Aynı gece, olay mahallinde toplanan Hollanda’daki kimi vatandaşlarımızın coplandığı, horlandığı ve atlı polislerle, polis köpeklerinin üstlerine sürüldüğü görüldü.
Yine aynı gece, bu olayların devamı ülkemizde de yaşandı. Kimi vatandaşlar Ankara’da protesto gösterileri yaparken, olaylar İstanbul’da (Taksim) biraz daha ileri boyuttaydı. Yanlış bir hareketle, Hollanda Konsolosluğu’nun bayrağı gönderden indirilerek, yerine Türk Bayrağı çekildi.
Bu olaylar yaşanırken, 1957 yılında İstanbul/Taksim’de Rum vatandaşa karşı yaşanan olaylar (6-7 Eylül olaylarındaki kırıp dökmeler) aklıma geldi. O zaman da, kaybeden onlar değil, biz olmuştuk.
İKTİDAR KAZANDI, TÜRKİYE KAYBETTİ!
Ülkemizde yayın yapan bütün medya organlarını izledim. İktidar yandaşları, “Bu olaylardan, 2 puan kazandık.” diyorlardı. Daha doğrusu, “O ülkelerde miting yapılsaydı, Evet’çiler bu kadar kazanamazdı” demek istiyorlardı. Doğrudur. Bence de, kazandılar. Bu 3 puan, yani % 3’de olabilir.
Ancaaak… Kaybeden, Türkiye oldu, hem de % 100.
2 Bakanımızın uğradığı bu hakaret, beni çok üzdü. Bu olaylardan sonra, Danimarka Başbakanı’nın ortaya çıkıp, Başbakan Binali Yıldırım’a, “Ülkemize gelme” demesi de, ülkemizin itibarını pek küçültüyordu. Belli ki, dünyada artık istenmiyorduk. Türkiye, keşke bu duruma düşürülmeseydi. Oysa Türkiye, Ortadoğu’nun en büyük, güçlü ve saygın bir ülkesi olarak, dünyada hep itibarı olan bir ülkeydi.
AVRUPA’DAKİ İŞÇİLERİMİZİN DURUMU
Başta Almanya olmak üzere, Avrupa’nın, bir çok ülkesinde çalışan ve hayatlarını sürdüren işçilerimiz var. Seçim zamanlarında o insanları galeyana getirip, bulundukları ülkelerin iç huzurlarını bozmalarına sebebiyet vermek, çok yanlıştır.
Oy avcıları gittikten sonra, kaderleriyle baş başa kalan bu işçilerin, geleceğini düşünmek gerekirdi. Bu, yapılmadı.
Cumhurbaşkanı, Hollanda’da 250 bin Türk vatandaşının çalıştığını söylüyor. Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde yaşayan vatandaşlarımızın sayısı 6 milyonu buluyor ya da geçiyor.
Bu ülkelere, Ey, ……, Ey….., Ey……. Diye kafa tutarcasına meydan okumak ve “Nazi kalıntısı” gibi hakaret nitelikli sözler sarf etmek yalnız ülkemize değil, ülkemizin dışında çalışan vatandaşlarımıza da zarar veriyor.
O ülkeler ki, birer karar alıp işçilerimize; “Size artık ihtiyacımız yok” diyerek, Bakanımızı yurt dışına çıkardıkları gibi, onları da sınır dışı ederlerse, iyi mi olur sanıyorsunuz? Böyle bir ihtimali, düşünmek bile istemiyorum.
O halde değerli okuyucularım, tekrar başa dönelim. Görülüyor ki, “Avrupa’yla dalaştılar, 2 puan kazandılar.” Ama…. Türkiye’m kaybetti!