Sıkça yazıyorum, yazmaya da devam edeceğim. Bir zamanların megaloman (kendini en büyük gören) bu şımarık gazete, süngüsü düşünce el değiştirdi. Artık, fazla satılmayan, açıkçası pek okunmayan bu gazete, mağrurluk mertebesinden yandaşlık mertebesine düştü. Şimdi, kuyruğunu apış arasına saklayan hav-havlar gibi tırsıyor.
Değerli okurlarım; Eskiler, “Ne oldum dememeli, ne olacağım demelidir” demişler, çok doğru söylemişler. Bu gazete ile ilgili olarak gerek yerel basında, gerekse ulusal gazetelerde birçok yazılar yazdım. Bu gazetenin ilgi alanımda olması, daha önceki yazılarımda da de belirttiğim gibi, sadece bana yaptığı saldırılardan dolayı değil, birçok masum insana ve kuruluşa yaptığı karalamalardan, attığı iftiralardan ötürüydü.
1948 yılında temiz ellerin çıkardığı bu gazete, 1994 yılında kirli ellerin güdümüne girdiğinde, yarım asra yakın taşıdığı saygınlığını artık ve tamamen kaybetti. Çok kullanan bir sözcükle ya da deyimle; “Geberdi !”
1994 yılında, kurucusu Simavi Ailesinden, Aydın Doğan’ın sahipliğine geçen gazete, sahibinin başka ancak katakulli işler de yapan bir işadamı olması nedeniyle, tarafsız ve doğru haber veren bir gazete olma vasfını kaybetti.
Sahibi olan işadamının ticari çıkarını korumaları için yayın kuruluna aldığı kişiler, bu çıkarlara uymayanlara ya da hizmet etmeyenlere saldırmaya başlayınca, gazete, gazete olmaktan çıkıp bir basın silahı, bir tehdit aracı, daha doğrusu pislik saçan bir yayın organı haline geliverdi.
SAHİP AYDIN DOĞAN’IN YANLIŞI
Sahip Aydın Doğan, daha önce Milliyet Gazetesi’ni de almıştı, ancak o Simavi’ler gibi gerçek gazeteci değildi. Amacı da gazetecilik yapmak değil, aldığı gazetelerin yayın gücünü, ticari çıkarı için kullanmaktı, öyle yaptı.
Amacının tahakkuku için, sıradan bir gazeteci olan ancak amacına en uygun kişi olarak gördüğü uçkuruna düşkün, İslam Dinini kabul etmeyen Ertuğrul Özkök adlı kişiyi, Genel Yayın Yönetmeni yaptı. Gazete, işte o zaman megaloman, pislik bir gazete haline geldi.
Özkök, sahip Aydın Doğan’a verdiği gazla kendi yerini sağlamlaştırırken, sahip Aydın Doğan’ın başı belaya girmeye başladı. İlk belalar, aşırı vergi cezaları oldu. Çünkü, onu yanıltarak yaptırdığı işlerdeki yanlışlar devletin gözünden kaçmıyor, cezalar hep vergi cezaları olarak karşısına çıkıyordu.
“BENSİZ SİYASET OLMAZ.”
Gazete, Simavi ailesinden Doğan ailesine geçtikten, yani el değiştirdikten sonra, siyasete iyice burnunu soktu ve adeta; “Bensiz ve benim gösterdiğim yoldan çıkan siyaset yapamaz.” der gibi havalara girdi ve siyasilere saldırmaya başladı. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel hakkında yaptığı yayınlar Demirel tarafından ciddiye alınmasa da, gazete Başbakan Tansu Çiller’i ve eşini sürekli yerden yere vurdu.
Bu duruma çok kızan Demirel, Cumhurbaşkanı iken bir keresinde patlayıp, “Bu gazetenin hiçbir haberi doğru değil!” demek zorunda kaldı. İşte, gazete buydu.
Gel zaman-git zaman Ertuğrul Özkök’ün ne mal olduğunu anlayan patron Doğan, onu gazetenin başından aldı. Yalvarıp ağlaması üzerine gazetenin bir köşesinde yazı yazmasına izin verdi. O şimdi, kendisine verilen o köşede iktidarın attığı kemikleri yalayıp, “bel altı yazıları” yazıyor.
GAZETE SATILIYOR!
Tirajı ve gücü azalan gazete, iktidar tarafından da sevilmeyince, Ziraat Bankası’ndan alınan bir kredi ile “Ölmüş eşek fiyatına” Demirören gurubuna satıldı.
“Bahçeye doğru havlayan köpeğin, bahçenin içine alınıp dışarıya doğru havlaması gibi” o da şimdi, iktidara karşı koyanlara dişlerini göstermeye çalışıyor, ancak ağzında diş kalmadı ki!
Bir zamanlar 500 binlerle ifade edilen bir tiraja sahip olan gazete 40 binlere, şimdi de 30 binlere düşmüş. Onlar 200 bin diyorlar, ama yalan. Çünkü, gazetenin yüzüne bakan yok. Attığı başlıklar onun ne hale geldiğini gösterirken, dişleri sökülen bir Aslanın adeta yalanmasını andırıyor.
NEDEN “GEBERMİŞ” DEDİM?
Türk Dil Kurumu Sözlüğüne ve halkın kullanımına göre “Gebermek”, “Ölmek” demektir. Argo bir nitelemedir. Canlılığın kaybedenler için, biraz da öfke içerir. Sözcük, sevilmeyen ölenler için de söylenir.
Değerli okurlarım; Bu gazete çıkarı için çok kişi ve kuruma saldırmış, yayın gücünü kullanarak iftiralar atmıştır.
Bendeniz de, İstanbul Milli Eğitim Müdürü iken çıkarına hizmet vermediğim bu gazetenin hışmına uğradım. Hakkımda, irili ufaklı iftira niteliğinde sayısız yalan haber yaptı.
Bu paçavrayı mahkemeye verdim. Yalan haberleri hakkında mahkemeden “Tekzip (Yalanlama)” kararı aldım. Tazminat ödediler, tekzipleri yayınlamadılar. Yayınlasalar, yalanları ve kirli yüzleri ortaya çıkacaktı.
Masum insanlara iftira atıp zulmeden su paçavranın Allah belasını verdi.
Değerli okurlarım; Eski iftira gücünü kaybeden ve artık okunmayan bu gazete için “Gebermiş” demeyeyim de, ne diyeyim?
|