Katiyen akıllı bir proje değil. İstanbul Boğazı tıkandı mı ya da geçişe mi kapatıldı? Boğazda aşılmaz bir sorun mu var? Türkiye böyle bir projeye neden ihtiyaç duyuyor? Sor, sorabildiğin kadar.
Değerli okuyucularım, İstanbul sadece Türkiye’nin değil, dünyanın ilgi merkezi ve bir “Dünya Şehri”dir. İki kıtanın multekasında yer alan ve özellikle ortasından geçen “Boğazı” ile, herkesin hayranlığını kazanan bir megapoldür.
İsa’dan daha öteye uzanan tarihi, Roma İmparatorluğu’nun uzantısı olan Bizans’ın herkesin ilgisini çeken medeniyeti ve ayakta kalabilen çok sayıdaki eski eserleri bütün insanlık aleminin ilgisini çekerken dünyada, içinde bulunduğu Türkiye’den daha önce tanınıyor.
Bendeniz, önemli ve uzun süreli görevler ifa ettiğim bu şehri, dibi görünmeyen bir kuyuya ya da git git bitmeyen bir yola benzetiyorum. Görevim gereği, her yanını gezip gördüğümü sanmama rağmen, bilemediğim ve göremediğim bir çok yerinin de olduğunu, yeni yeni anlıyorum.
Böyle güzel ve özel bir şehir, yüzyıllardır özelliğini ve güzelliğini muhafaza ederken, son 15 yıldan beri yönetimde olan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, sanıyorum en büyük kötülüğünü bu şehre yaptı. Yabancıların ve daha önce gezip görenlerin dediği gibi, bu güzelim şehri tanınamaz hale getirdiler.
Kendilerinin tabiriyle, dikimine izin verdikleri ve teşvik ettikleri o “ucube” binalar, gökyüzünü delen, bulutları ve güneşi kapatan o sivri yapılar ve de doğaya kıyılarak taş yığınlarına dönüştürülen yeşil ve güzel alanlar, artık resimlerde, fotoğraflarda ya da eski filmlerde kaldı.
Bu ülkenin iktidarının ve bu şehrin Belediyesinin, bu güzelim İstanbul’a yaptığı telafisi imkansız olan kötülükler, tam bir ihanet örneği ve belgesi olarak bundan sonraki nesillere acaba hangi yüzle sunulacaktır?
Şimdi de, bütün bu aymazlıklar, daha doğrusu yıkım ve tahribatlar yetmiyormuş gibi, “Kanal İstanbul” adlı bir projeyi uygulamaya koyarak, İstanbul’un böğrüne yeni bir hançer saplamanın peşindeler.
NEDİR BU KANAL İSTANBUL?
Kısa anlatımla, Karadeniz’i, İstanbul’un içinden geçen bir kanalla Marmara Denizi’ne bağlamak. Yani, yeni bir “İstanbul Boğazı” yapmak.
Daha önce yaptıkları köprüler, alanlar, otoyollar ve benzeri yapılarda olduğu gibi, esas amaç yine yakınlara ve yandaşlara bol kepçeden yeni ihaleler verip para kazandırmak ve de geçilen güzergahları yerleşme ve yapılaşma bakımından kıymetli hale getirip, yakınlara yeni rant kapıları açmak.
Çok zengin bir ülke olduğumuz için(!), satıp savdıkları yetmiyormuş gibi, ensemize vurup elimizdekini de alıyorlar.
Biliniz ki, halktan esirgenen paralar ve salınacak yeni vergilerle bu proje hayata sokulmaya çalışılıyor. Kanal İstanbul, adından da anlaşılacağı gibi, iki denizin arasında boğaz gibi bir kanal açılarak, yeni bir İstanbul Boğazı yapmak için hazırlanmış bir projedir.
Marmara Denizi’ne açılan ucu Küçükçekmece’den başlayacak, Avcılar ve Başakşehir’den geçip, Karadeniz’e açılacak, yani bağlanacak.
Hazırlıkları tamamlanan projenin, en geç gelecek yıl yapımına başlanacağı ve şimdilik 65 milyar TL’ye çıkacağı hesaplanıyor.
Tamamlandığında, köprüler ya da otoyollar gibi üstünden geçişler paralı olacak ve sözüm ona çok para kazanılacak.
SENİN KANALINDAN KİM GEÇER?
1936 yılında Atatürk’ün büyük çabası ile gerçekleşen ve boğazların Türkiye’nin denetimine geçmesini sağlayan Montrö Anlaşması’ndan sonra, boğazlarda hiçbir sorun yaşanmadığı gibi, İstanbul’a yeni bir boğazın (kanalın) inşası zarureti de doğmadı, olmadı.
Hal böyle iken, senin ikinci boğazından (kanalından), para verip de kim geçer?
Yazık değil mi bu milletin paralarına? Geçenin, geçmeyenin yani milletin sırtından, bir takım yandaşlara garanti verip, halkı soyulan bir duruma sokmak, devletin büyüklüğüne yakışır mı?
Yetkilerini kötüye kullananların, bu sevdadan bir an önce vazgeçmelerini beklemekten başka çaremiz yok. Çaresi, milletin iradesi, ama nerede o millet?
|