Son 10 seneden beri yargı üzerinde oynanan oyunlardan sonra, hangi reform yapılacak? Bu iktidar ne yaparsa yapsın, yargı artık eski haline gelemez. Düzelmesini istiyorsa, öncelikle yargının üzerinden elini çekmelidir. İşte, esas reform odur.
Değerli okurlarım; Adalet Bakanı’nın yaptığı açıklamaya göre Kurban Bayramı’ndan sonra TBMM’nin ele alacağı öncelikli konu “Yargı Reformu” imiş. Kurban Bayramı geldi geçti. Şimdi de Meclisin açılması bekleniyor.
Geçen 17 sene içinde adaleti yere serip, yargıyı tanınmaz hale getiren bu iktidarın bir “Yargı Reformu” yapıp, Adaleti ayağa kaldıracağına inanıyor musunuz? Ben, asla!
Kestirmeden gidip, hemen sorayım. Son 15 yıl önceki yargı uygulamaları bugün var mı?
Hangi mahkemelerden adil kararlar çıkıyor? FETÖ ile suçlanıp da, bugün ne kadar çok sayıda Hakim ve Savcının hapiste olduğunu biliyor musunuz?
Böylece yargı mensuplarına verilen “Gözdağı”nın da, ne boyutlarda olduğunu görebiliyor musunuz?
Bu dönemde tayin edilen Hakim ve Savcıların içinde kimlerin bulunduğunu da biliyor musunuz?
Yine bu dönemde görkemli ve lüks boyutta inşa edilen ve adına “Adalet Sarayı” denilen binaların içinde nasıl bir adaletin dağıtıldığını biliyor musunuz?
HAL BÖYLE İKEN…
Sormak lazım. Hangi “Yargı Reformu”nu yapacaklar? Reform, bozulanı düzeltmek demektir. Siyasi iktidar, adaletin bozulduğunu ve yargının böylece düzeltilmesi gerektiğini pekala kabul ediyor. İyi de, bozan kim?
Biz yine de, ne yapmak istediklerine kısaca bir bakalım.
Öncelikle ifade edelim ki, bundan böyle güven veren ve erişilebilen bir adalet olacakmış. Çok beklersiniz.
İfade özgürlüğündeki kısıtlama kalkacakmış. Yani özgürlüğün sınırları genişletilecekmiş. Duyun da, inanmayın.
Tutukluluk öyle rastgele değil, zorunlu hallerde yapılacakmış. Kanuna göre tutukluluk, sanığın kaçma ve delilleri karartma ihtimali ve adresinin olmaması hallerinde yapılıyordu, ama yıllardır kanuna uyan kimdi? İşte, şimdi buna doğru uygulama ve üst sınır getirilecek(miş). Buna da aldıran olursa.
Bazı Cezaların evde çektirilmesi sağlanacak. Amerikalı Papazı ve Necmettin Erbakan’ı hapisten eve çıkarıp, sonra da bir bahane bulup serbest bıraktıkları gibi.
Terör suçlularının cezalarını, AB kriterlerine uydurmak gibi. Uyarsa.
Ağır hasta olan suçlulara insaf ve merhamet uygulanması gibi. Ölünceye kadar Cezaevinde bekletmemek gibi. Çok tanınan, kanser hastası Kuddusi Okkır gibi.
Hırsız, namussuz, dolandırıcı ve ahlaksızların “Adli Kontrol şartıyla” deyip, serbest bırakılmaması gibi.
İnternet kullanma özgürlüğünün sınırlandırılmaması gibi.
Suçlanıp da hakkında iddianame düzenlenmeyenlerin, daha fazla mağdur olmamaları için bir an önce iddianame düzenlenmesi gibi. (Bu sayının halen 57 bin olduğu söyleniyor.)
Hukuk Fakülteleri’nin 4 yıldan 5 yıla çıkarılması, Avukat olmak isteyenlerin de sınava tabi tutulması ve en az 15 yıllık Avukatlara Yeşil Pasaport verilmesi gibi.
Ayrılan eşlerin çocuklarının İcra yoluyla değil, Aile Bakanlığı elemanları aracılığı ile görüştürülmesi gibi.
REFORM PAKETİ İŞTE BU, SAGARA PAKETİ DEĞİL.
Çünkü, sigara paketinin içindekiler yanıp duman ve kül oluyor. Bu paketin içindekilerin duman olmasını istemeyiz. Ama, göreceksiniz duman olacak.
Edinilen bilgilere göre, 65’er maddelik iki paket halinde Meclise sunulacak olan bu teklif, kuşkunuz olmasın ki kanunlaşsa da, uygulama alanı ve imkanı bulamayacaktır.
Bulamayacaktır, çünkü tek iradenin egemen olduğu bu sistemde, hangi paketi getirirseniz getirin uygulama değişmeyecek ve adalet hiçbir zaman tecelli etmeyecektir.
Bu rejim değişmedikçe de, yargı reformu değil, hiçbir yenilik, düzeltme ve düzenleme bu ülkede adaleti tecelli ettiremeyecektir.
Adaletten umudunu kesmeyenlere ve adalet bekleyenlere iki kelimelik bir cevabım var. “Güldürmeyin beni!”
|