Dünyada, dostu olmayan ülkelerin başında geliyoruz. Devleti yönetenler, buna “Değerli yalnızlık” dese de, kimse yüzümüze bakmıyor. Müslüman Arap ülkeleri bile. Türkiye’nin Coğrafyası uygunsuz nüfusu da küçük olsa, bizi bir bardak suda boğarlar. En çok düşman edinip, itibar kaybettiğimiz dönem ise, bu dönem!
Değerli okurlarım; Mizahçı Nasrettin Hoca bile, halen itibar edilecek bir tarafının bulunduğunu, bunun da “ye kürküm ye” deyip, giydiği “kürkü” olduğunu söylerdi. Oysa, devlet olarak bizim itibar edilecek artık hiçbir yanımız kalmadı. Ta ki, bugünkü iktidarın işbaşına geldiğinden beri.
Nasıl kalsın ki, önce sınır komşularımızla papaz olduk. Neyimize o kadar güvendik ki, hepsini horladık. Onlarla “sıfır sorun” demelerine rağmen, bütün sorunlar hemen hemen bu zamanda çıktı.
Esasen, komşularımızın olsun, diğer ülkelerin olsun bizi çok sevdikleri söylenemez. Bu iktidarın Başbakanının daha başlangıçta, “Ey Avrupa, Ey Amerika, Ey filanca ülke” diye kafa tutarcasına yaptığı çıkışlar, bardağı taşırdı ve bizi dünya ölçeğinde işte böyle yalnızlaştırdı.
MÜSLÜMAN ÜLKELER, NEDEN DÜŞMAN?
Dünyada, Birleşmiş Milletlere kayıtlı 194 ülke var. Bunların 55’i (biz dahil) Müslüman ülke. Bunların bir kısmı, Osmanlı döneminde bizim yönetimimiz altında, en az dört yüz sene yaşamışlar. Bizden görmüşler, bizim tarafımızdan korunmuşlar ve bu günlere gelmişler.
Gelin görün ki, onlar bile bize artık dost değil. Düşman mı? Derseniz, aksini söyleyemem. İşte, Arabistan’ın milyonlarca dolara finanse edip, çevirttiği Osmanlıyı yerden yere vuran yeni bir dizi film. Hakaretlerle dolu.
Biliyorsunuz, çok haklı olduğumuz Kıbrıs davasında güç kullanmak zorunda kalıp, 1974 yılında adaya girdik. Daha sonra, bağımsız denilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini kurduk. Hiçbir gayrimüslim ülke bizi tanımadı. Peki, Müslüman ülkelere ne oluyor? Onların da hiç biri bizi (KKTC’yi) tanımadı.
“Bir millet, iki devlet” dediğimiz kendi soyumuzdan olan Azerbaycan’la, çok iyi dost bildiğimiz Pakistan bile önce tanıyıp, peşinden kararlarını geri aldılar ve onlar da tanımadılar.
Bunlara karşı bir sorumuz, bir sitemimiz oldu mu? Sebebini hiç sorduk mu? Hayır! Eee… Daha ne istiyorsunuz?
Daha o yıllarda görevim gereği gittiğim birçok yabancı ülkede, nasıl horlandığımızı çok iyi hatırlıyorum. Mesela, paramız konvertibl (uluslararası geçerliliği) olmasına rağmen uzattığım paramızın, Fransa’daki bir döviz bürosunda yüzüme çarpar gibi geri çevrildiğini, İngiltere Hitrow Havaalanında, bizi bekletip bizden sonra gelenleri nasıl kabul ettiklerini, İsrail’e girişimizde ise, sadece dövmediklerini hemen söyleyebilirim.
Hele bu son Suriye Savaşından sonra, dünyada bizi haklı gören hiçbir ülke kalmadı. “Barış Pınarı” denilen son harekat nedeniyle bütün gayrimüslim ülkeler bizi kınarken, Müslüman ülkeler de hiç utanmadan bu kınamaya katıldılar. Tek bir tanesi bile, bize arka çıkmadı.
Değerli okurlarım; Bizi yönetenler, halkı kandırırcasına buna “Değerli yalnızlık” diyorlar. Bu yaklaşıma kaba tabirle, “Boş versene sen” derler.
Ah !.. Keşke değerimiz normal olup da, bu kadar yalnız kalmasaydık.
|