Hayatımız, nasıl sona erecek? Sona erdikten sonra neler olacak? Öteki dünya, nasıl bir dünya? Uydurmalara ve korkutmalara göre değil, Kur’an hükümlerine göre ölüm ve ötesi nasıl olacak? İnceledim, anlatmaya çalışayım.
Değerli okurlarım; “Müspet bilim” denilen ispata dayalı hükümler, inanca dayanan din bilimlerinde geçerli olmadığı için, bizi Yaradan’ın (Allah’ın) hükümlerine, dolayısıyla onun hükümlerini içeren Kur’an’a bakmak ve ona inanıp, güvenmek zorundayız.
Hadis denilen, ancak büyük çoğunluğu uydurma olan Peygamber sözleriyle, yaşananları karşılaştırma/kıyaslama yapıp, son olarak da törelere uygunluk yoluna gitmeyi, Kur’an hükümlerinin önüne geçiremeyiz.
O sebeple, tamamen Allah’ın buyruklarını esas alıp, inanmaktan başka yolu olmayan hükümlerine, hayatın sonu olan “Ölüm” açısından, beraberce bir göz atalım.
Ölüm, yani hayatın sonlanması, insanın yaradılışından beri hep ilgi alanındadır. Ve, yaşam kadar normal bir olgudur. Pagan dinlerde bile ölüm, insanlığın en ilgi çeken ve merak duyduğu önemli bir konudur.
Peki, çeşitli anlatımlara rağmen gerçek ölümü ya da ölümün gerçeği ve sonrası nedir? Şimdiye kadar yazılanlar ve söylenenler, ne kadar doğrudur? Ölüm hakkında en güvenilir kaynaklar nelerdir? Bendeniz bunu, öteden beri çok merak ettim ve geniş bir zaman bulup, araştırdım.
İncelediğim kaynaklar, somut örnekler yerine kişisel görüşlerden ve ihtimallerden öteye gitmiyordu. Bu konuyu, en detaylı ve anlaşılır biçimde, 12’ci asrın başına kadar yaşamış olan Selçuklu din alimlerinden İmam-ı Gazali’nin “Ölüm ve Ötesi” adlı eserinde gördüm. (Ölümü 1111) Ancak, buradaki anlatımlar da ihtimallere dayatılıyordu.
ESAS KAYNAK, KUR’AN-I KERİM
1978 Senesinde İstanbul’u ziyaret eden, Mısır’ın dünyaca ünlü Camii-Ül Ezher Üniversitesi’nin Baş Müderrisi ve onun Din Bilgini olan Yardımcısı ile Eyüp Sultan Camii’nde oturup, uzun uzun ölümü ve ötesini konuştuk. İşte bütün araştırmalarımı, bu iki din bilgininin verdiği ipuçlarına (işaretlerine) göre yaptım.
Ölüm ve ötesi, Kur’an-ı Kerim’in 20 ayrı Suresindeki toplam 39 ayetinde geçiyordu. Bunlardan en belirgini, Zümer Suresi’nin 42’nci ayetidir. Tek tek incelediğim 32 Kur’an mealinde Yüce Yaradan; “Allah, ölümleri sırasında ve uykularında insanların ruhlarını alır. Ölümüne karar verdiklerini alıkoyar, uykuda aldıklarını ise, ölümüne karar verdiği zamana kadar bırakır.” diyordu.
İşte, bütün Kur’an hükümlerinin ölüm hakkındaki özeti budur. İnsanlar ölümü, bedenin canlılığını kaybetmesi olarak bilirler. Ancak, hep merak edilir. Beden ölünce, acaba ruh da ölür mü? İşte, bütün mesele burada.
Din Bilginlerinin önemli bir kısmı, beden öldüğünde ruhun da öldüğünü ifade ederler. Kur’an-ı Kerim’de ise, bunu doğrulayan ya da yalanlayan açık bir hüküm yoktur. Ne var ki, Mü’minun Suresi 99-100’cü Ayetlerinde; “İnsana ölüm geldiğinde, “Rabbim beni geri gönder, dünyada iyi işler yapayım.” derler, ancak diriltilecekleri güne kadar önlerinde onları engelleyen Berzah vardır.” denir.
Değerli okurlarım; Beden artık öldüğüne göre, ruhun ölmediği ve bu yakarmada bulunduğu anlaşılmaktadır. Din Bilginlerinin çoğu, Berzah kavramını “Ruhların ahiret gününe kadar beklediği mekan” olarak belirtseler de, Berzah bu ayetlere göre bir alem, bir mekan değil, dönüşe geçit vermeyen sadece bir kapı, bir perdedir.
Din ulemasının çoğu, insanın bir bütün olan beden ve ruhunu “Can” olarak tanımlamakta, canın ölmesi durumunda, bedenle birlikte ruhun da öldüğünü belirtmektedirler.
Bu durumda, Zümer Suresi’nin 42’ci ayetindeki ruhun bedenden ayrılması olayı, ruhun da öldüğünü göstermekte, ruhların Berzah arkasında olduğuna inanılan ruhlar alemi yerine, mahşer (kıyamet/kalkışma) gününde tekrar canlandırılmak üzere, Allah katında saklandığını göstermektedir.
KABİR HAYATI VAR MI?
Hayat, canlılık demektir. Bedenle birlikte ruhun da ölmüş olması, kabirde yeni bir hayatın olamayacağına işaret eder.
Çokça zikredilen “Kabir azabı” olgusu ise, bir cezalandırma olduğu cihetle, hesap sorulmadan ve hesap verilmeden (yargılama olmadan) ceza olmayacağından, yargılamanın/sorgulamanın kabirde değil, sadece “Hesap Günü” denilen “Mahşer” (Kıyamet) gününde yapılacağını göstermektedir. Ödüllendirmenin de aynı anda yapılacağı açıktır. Kabir Azabına ya da Kabir Hayatına dair Kur’an’da hiçbir hüküm yoktur.
HER YAZILAN VE SÖYLENEN, DOĞRU MUDUR?
Değerli okurlarım; Ölüm ve ötesi hakkında, Kur’an hükümlerinin dışında söylenen ve bu hükümlerle çelişen bütün söylemler uydurmadır. Bunların çoğu, insanları korkutmak amacına matuftur. Dini istismar da vardır.
14 Asırdan beri dünyada son din olarak insanların gönüllerinde yer eden İslam dini, birçok uydurma ve korkutmalarla savaşmıştır. Özellikle adına “Bidat” denilen ve dinimizde olmadığı halde dine sonradan sokulan çok, ama çok sayıda uydurmalar vardır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed’e (s.a.v) ait olmadığı halde, ona atfedilen çok sayıda sözler de vardır. Hadis denilen bu sözlerin, % 95’inin uydurma olduğu konusunda İslam Alimleri ittifak halindedir.
Müslümanların, bu uydurma hadis ve bidat’lardan mutlaka sakınmaları gerekir. İşte, ölüm ve ötesi üzerine yapılan uydurmaların da sınır tanımaması üzerine, araştırma yaptım ve inanca dayalı olmakla birlikte doğruluğuna inandığım hususlara işaret etmeye çalıştım. Allah, ömrümüzü uzun etsin.
Not. Başka bir yazımda, Kur’an’da var olan Cennet ve Cehennem üzerinde yaptığım araştırmaları, güvenilir kaynaklara dayanarak anlatmaya çalışacağım.
|