Araplar, Kabe’yi bile (hem de hac mevsiminde) dış ülkelere kapatırken, bizimkiler plajları, tatil yerlerini, bütün alış-veriş merkezleriyle, eğlence mekanlarını düşüncesizce açtılar. Kurban kesim yerleri ise, tam bir rezaletti! Sıra Okullarda.
Değerli okurlarım; Coronavirüs tedbirleri bakımından bizim ülkemizde artık bunun iler-tutar tarafı kalmadı. Bütün uyarıların ve şikayetlerin boş olduğu, böyle bir keyfi yönetim içinde tedbir filan alınamayacağı, bir kere daha ortaya çıktı.
Bu salgının başından beri, devleti yönetenlerin ve başının bu işte başarılı olamadığı, halkın sağlığının ciddi biçimde tehlikeye atıldığı, kimi tedbirlerden sonra yandaş çıkarlarının üstün gelip, tedbirlerin gevşediği ve eski günlere dönüldüğü görüldü.
Başlangıçta alınan sokağa çıkma tedbirleri, anlamsız bir şekilde gevşetilirken, kurallara uymayanlara bile doğru dürüst ceza kesmesini beceremediler. İki mahkeme çıkıp, bu cezalar usulsüzdür, kanunsuzdur diyerek iptal etti. Böylece, devletin otoritesi bir kere daha örselendi.
KURBAN BAYRAMI, TUZ-BİBER OLDU
Halkımızın bilinçli olan kesimi, Kurban Bayramı’nda ciddi tedbir almak gerektiğini, sokağa çıkma yasağının mutlaka uygulanmasını, öteki tedbirlerle beraber ısrarla istediler.
Yönetimse, öyle düşünmedi. Son güne kadar olan beklentiyi boşa çıkarıp, bu bayramda her şeyi serbest bıraktı.
Halkımızın önemli ve bilinçsiz olan, ancak keyfini eğlencesini düşünen bölümü hiç deniz görmemiş gibi plajları, sahilleri doldurdu. Bütün trafik çilesine rağmen, sahillere ve uzak yerlere koştu.
Kumsallar, iç içe şemsiyelerle doldu. Denizlerde kulaç atabilecek alan kalmadı. Maskeler atıldı, herkes sarmaş dolaş oldu. Sosyal mesafe lafta kaldı.
YA KURBAN KESİM YERLERİ?
Kurban pazarlıklarından tutun da, kesim işine kadar yine aynı rezalet yaşandı. Hele o pazarlık çubukları, komediyi bile geçti.
Bayramlaşma faslına gelince, eskisinden berbattı. Hiçbir tedbir alınmıyor ve eski günler gibi davranılıyordu.
Çünkü, salgını yönetenler işi gevşetince, halk da umursamaz olmuştu. Turizm işletmeleri sahibinin Turizm Bakanı olduğu bir ülkede, tedbirler işte böyle oluyordu. Sağlık Bakanı, bütün gayretine rağmen, o da özel hastane sahibiydi. Her halde, hastanesini unutacak kadar ahmak değildi.
YA MİLLİ EĞİTİM BAKANI?
Onun da özel okulları vardı. Son altı aydan beri öğrenci kaydı yapamıyor, diğer özel okullar gibi para alamıyorlardı.
O sebeple, okulların mutlaka açılması lazımdı. Düşünüp taşınıp 31 Ağustos dediler. Bundan önceki yazımda “Okulları açmak cinayettir!” demiştim. Aynı tekrarı yapıyor ve “Çok büyük cinayettir!” diyorum.
Çünkü, alınacak bütün tedbirler, öğrenciler teneffüse çıkınca ihlal edilecektir. Ulaşımda, servislerde yine ihmal edilecektir. Salonlarda sınıflarda ihmal edilecektir. Bütün bunların denetimi zordur.
AH ŞU YANDAŞLAR VE ÇIKAR İLİŞKİLERİ
Değerli okurlarım, Yandaşlık ve çıkar ilişkileri, hastalık, salgın, bulaşı filan tanımıyor.
Ayrıca önemli bir durumu belirtmeden geçemiyorum. Bu salgınla ilgili bütün rakamların yanlış olduğu, hasta (vaka) ve ölü sayısı en az 3 katında olduğu halde halka yanlış bilgi verildiği, bilim adamları tarafından ifade ediliyor.
İşte bu durum, insanı daha çok kuşkulandırıyor, üzüyor ve korkutuyor.
O HALDE…
Ülkeyi ve halkı bu hale getirenlerden hızla kurtulmak gerekiyor. Uzak veya yakında önümüze yine bir sandık konulacaktır. Yandaşlığı, yalakalığı ve partizanlığı bir yana bırakıp, bu ülkeyi ve halkı düzgün ve de başarıyla yönetecek ve özellikle halk sağlığına önem verecek bir yönetimin iş başına getirilmesi gerekiyor.
Ey halkım, takdir ve yetki sizde…