Halkımız “Olamaz!” diyor, ama Cumhurbaşkanı söylenenin 3 katı olan bir paraya çıksa da, başka bütün sakıncalarına rağmen Kanalı inadına yaptırmak istiyor. Çevre Bakanı ile Altyapı Bakanı bunun sözcülüğünü yaparken, milletin feryadına kulak asan yok. Bu felaketin önlenmesi için, halkı duyarlı olmaya davet ederim.
Değerli okurlarım; İlkokulda okuduğumuz yıllarda, Türkçe kitabımızda bir “İnatçı Keçi Hikayesi” vardı. İki keçi, altından derin sular geçen dar bir köprüde karşılaşırlar. Kafa kafaya konumundadırlar. İkisi de önce ben geçeceğim diyerek, diğerine yol vermez ve kafalarını tokuşturup, birbirlerini itmeye başlarlar. Böylece inatlaşma sürerken, kenarları açık olan köprüden aşağı düşüp, akan suda boğulurlar.
Oysa, inatlaşmak yerine biri diğerine yol verseydi, ikisi de köprüden geçecek ve düşüp ölmeyeceklerdi.
Bu hikaye, yıllardır bana hep inatlaşmanın, zıtlaşmanın zararlarını anlatır, bundan devamlı ders çıkarmaya çalışırım.
KANALDAKİ BU İNATLMAŞMA NİYE?
Bu konuyu, bu köşede daha önce de yazmış ve bu kanalın yapılamayacağını sebepleriyle belirtmiştim. Çünkü, bütün teknik bilgiler, raporlar ve akla uygun açıklamalar böyle diyordu. “Bu kanal çılgın bir projedir ve bir felakettir.” deniliyordu.
İki kesim vardı ki, biri zorluk ve yoksulluk içinde geçen yaşantısına rağmen iktidara körü körüne bağlı olanlardı. Diğeri, tuzu kuru olup iktidardan sürekli nemalanan ve yem borusunun kesilmesini istemeyip rahat yaşamaya alışmış olan kesimdi ki, onlar ay’a 4 şeritli yol yapılmasına bile inanıyor, karşı çıkmıyorlardı.
İstanbul Belediye Başkanı da, elindeki imkanlarla yaptırdığı çalışmada, kanalın yapılmasının çılgın bir proje olduğunu, yapıldığı takdirde İstanbul’a sayısız zararlarının olacağını, elindeki teknik raporlarla ifade ediyordu.
Ne var ki, İstanbul Belediyesi artık iktidarın değil, muhalefetin elindeydi. Muhalefetin lideri olup, “Bay Kemal” diye istiskal edilmek istenen Kemal Kılıçdaroğlu, bunun bir felaket olduğunu söylüyor ve yapılmaması gerektiğini anlatıyordu.
İşte, muhalif Belediye Başkanı ile onun liderinin bu söylemleri, Cumhurbaşkanı’nı onlarla bir zıtlaşmanın içine itiyor ve Cumhurbaşkanı “İsteseniz de, istemesiniz de bu kanal yapılacak” diyordu. Halk arasında buna, ”Çatlasan da, patlasan da” denir. Oysa, iktidarın hazırlattığı ÇET (Çevrenin Etkilenmesi) Raporunda bile aykırı, yani olumsuz hükümler vardı. Ama, dinleyen kimdi?
O kadar ki, son durumu açıklayan Cumhurbaşkanı, yabancıların bile buradan arsa almalarını eleştirenlere karşı çıkıp “Yerli yabancı herkes alabilir.” demesi, kanalı yapmakta kesin kararlı olduklarını, bir kere daha gösteriyordu.
O böyle derken, İstanbul Belediye Başkanı’nın “Yalvarıyorum, bundan vazgeçin!” demesi ise, duyarlı vatandaşların içini parçaladı. Çünkü, Belediye Başkanı doğruyu haykırıyor ve haklı olarak, bu yanlıştan mutlaka dönülmesini istiyordu.
Değerli okurlarım, İstanbul’a ve bu ülkeye zarardan başka hiçbir faydası olmayacak olan bu projenin, salt Cumhurbaşkanı’nın isteği ve inadı ile yapılacağı anlaşılıyor.
Ve bunun bedeli, Cumhurbaşkanı’nın söylediği gibi değil, en az 3 katı kadar olacaktır. Unutmayın, şimdiye kadar yaptıkları bu tip büyük projeler (yol ya da köprüler gibi), baştan belirlenen yani ihale fiyatının en az 3 katı olmuştur.
Ancak, bunun zararı sadece maddi bedelinde değil, başka çok büyük sakıncaları ve zararları olacaktır.
İnsanlar gelip geçicidir. Merhum Adnan Menderes, İstanbul’u yeniden yapıyoruz diyerek, vaktiyle ne kadar tarihi eseri yok etmiş ve İstanbul’u o zamanın İstanbul’u olmaktan çıkarmıştı. Şimdiki neslin pek bilmediği bu durum, İstanbul’un tarihi değeri için büyük ve gerçek bir yıkım olmuştur.
Kanal İstanbul Projesi uygulandığı takdirde, aklıma hep bu yanlışlık gelecektir. Nedense, sırf rant için ucube yapılarla ve kayırmacı tavırlarla İstanbul’a zarar vermek, hep bu iktidar zamanında oldu. Bu durumu, bizzat Cumhurbaşkanı da itiraf etti.
O sebeple, kendileri hiç unutulmayacak ve hep hatırlanacaktır.
|